YILLARCA önceydi...
* * *
Bu ülkenin en ücra güneydoğu köşesinde bir işçi...
En doğu ucunda, en kuzeyinde, ortasında bir memur..
Yılbaşı gecesi evine gelirken mesela...
Hiçbir şey alamazsa birkaç kestane alırdı...
* * *
Çünkü özel bir manası vardı onun için...
Devletimizin resmi takvimine göre başlayacak yeni yılı kutlarlar, aileleri ve ülkelerine iyilik ve mutluluk dilerlerdi.
* * *
Eşi çocukları için içliköfte yapardı o gece...
* * *
En batısında... Mesela matbaa işçisi Şükrü Özkök’ün evinde...
Ki annesi Fatma, kayınvalidesi Fatma ve kayınpederi Mümin hacıdır...
* * *
O da yılın son günü evine gelirken çerezi ihmal etmezdi.
* * *
Bir de biri eşi Hafize ve 5’i çocukları için 6 tane bencikli Alanya muzunu ihmal etmezdi...
* * *
Parası ancak ona yeterdi...
* * *
Devlet... Ki, o zamanlar devlet anaydı... Devlet babaydı...
Radyosundaki özel programlarıyla, Zeki Müren’i ile ve insanlara hayal vaat ettiği özel Milli Piyango’su ile eğlenceye o da katılırdı.
* * *
Bir de tombalamız vardı... İkinci çinkoya bile fit olduğumuz oyunumuz...
* * *
Sonra gecenin kralı gelirdi...
Başparmakla ortaparmağımızın arasında çevirdiğimiz fırdöndü...
* * *
Bir gün masum yıllar bitti...
Ve uğursuz bir yıl geldi ki, sırtında kapkara pelerini, elinde bilenmiş uzun bıçağı ile Azrail de masamıza oturtuldu.
* * *
Fırdöndüyü önce biz çevirdik.