Bu soruyu sorma zamanı artık geldi.
“Bunca kadın, bunca erkek, genç yaşlı…Bu kadar kötü bir adama ve partisine neden bu kadar oy verdi?”
Ben bu soruyu 50 yıl önce, Paris’in Saint Germain semtindeki Saint Guillome sokağında, Siyasal Bilgiler Fakültesi kütüphanesinde kendi kendime sormuştum.
Önümde Hannah Arendt’in kitapları duruyordu.
Kafamda ise onun ortaya attığı bir kavram:
“Kötülüğün sıradanlaşması…”