BU yakın tarih var ya...
Şu son 50 yıl...
Şu gördüklerimiz, yaşadıklarımız, tanık olduklarımız...
Dün yaşananlar, bir de bugüne kalanlar...
* * *
Mesela Yassıada savcılarını ve hâkimlerini gördü bu gözler...
Sonra 12 Mart savcı ve hâkimlerini...
12 Eylül hâkim ve savcılarını da gördü...
Sonra bakanlık basan 28 Şubat savcıları geçti bu gözlerin önünden...
* * *
En son da Beşiktaş’ın, Silivri’nin kudretli savcılarını, hâkimlerini...
İnsanları tir tir titretip de sonradan bir gecede kim bilir nereye sığınanları...
Ne idamlar, ne müebbetler gördü şu gözler...
Vicdanlarımızı cız ettiren...
“Devlet benim” diyen siyasetçileri, durumdan vazife çıkarıp “Güç bende” diye böbürlenen, kanunların jakoben uçbeylerini...
* * *
Sonra yıllar geçti...
Yine bu gözler bir baktı ki, idam edilenlerin naaşları şehirlerimizin en müstesna yerlerinde anıtların altına nakledilmiş...
Naaşı nakledilemeyenler için ise halk gönlünde sevgi anıtları dikmiş...
Bir bakmışız ki, idam edilen o insanların adları en büyük havaalanlarına verilmiş...
* * *
Şu gözler var ya... Feri giderek kaçırılan şu bezgin gözler...
Şu geçmiş zaman...
Ve şu hafıza...
* * *
İşte bu koro diyor ki hep bir ağızdan bize...
Tarih yazan savcılar vardır...
Bir de tarihin ya hiç yazmadığı...
Hayır hayır en berbat sayfalarına yazdığı savcı ve hâkimler...
* * *
Çok iyi biliyorum, eminim, tarihe kalsın diye şuraya bir kere daha yazıyorum.
Çok yakın bir tarih, Can’ları, Erdem’leri iyi yazacak...
Ötekileri ben bilmem...
Ama tarihin şimdiden bildiğini çok iyi biliyorum.