ÖNCEKİ gün bedenim Paris'te...
Aklım ise Türkiye'de...
Yarım yüzyıllık bir tarihin tanığıyım artık.
O vakanüvis yanım, hüzün defterime kaydetmek için merak ediyor.
Kenan Evren için kimler ölüm ilanı verecek...
* * *
Kimler çıkıp 1980'li yıllardaki avuçlarını patlatan o sevgi
alkışlarının onda biri değil, yüzde birini, binde birini küçücük
bir ilana, alçak sesli bir taziyeye çevirecek...
12 Eylül 1980 sabahı "Hayatım kurtuldu" diye çığlık atan kaç
babayiğit, o günlerdeki duygularını küçük bir başsağlığına
çevirecek...
O günlerden kalan aynı duyguları hâlâ yaşadığına emin olduğum kaç
kişi...
Çıkıp iki kelime edecek...
* * *
Bu ülkede, resmi ve gayriresmi, başsağlığı sosyolojisinin tarihi
Hürriyet'in sayfalarında yazılır.
Dün sordum...
Sadece 4 ilan varmış...
* * *
Düşündüm...
Korkudan mı...
Yoksa, hafızaların çok çabuk kaybolmasından mı...
Gözlerim ister istemez, yakın tarihin en büyük ölüm ilanı
kampanyasına döndü...
Dönemin başbakanının annesi öldüğünde, bu ülkenin zengin tayfasının
ölüm ilanı vermek için girdiği kuyruktaki simaları
hatırladım...
Ne yarıştı o...
O gün de düşünmüştüm...
Nedir bu... Bir sevgi kuyruğu mu...
Yoksa kuyruklu bir yalan mı...
Korkudan mı...
Yoksa göze girmek telaşından mı...