Lobiden adımımı attığımda Great Gatsby filminin bu otelde çekilen o muhteşem sahnesi gözümün önüne geliyor.
Yıl 1922…Dünya Birinci Savaştan çıkmış. O dönemin otel şaşasını bir Visconti görkemiyle anlatmıştı yönetmen Baz Luhrmann o filmde.
Girişteki büyük masanın üzerinde dev bir balkabağı ve harika bir
çiçek düzenlemesi görünüyor.
Balkabağının üzerine Plaza”nın amblemleri işlenmiş.
O an hatırlıyorum.
Bu Pazartesi günü Hallowen…
Artık bütün dünyada kutlanmaya başlayan “Cadılar Bayramı” yanı…
Şimdi anlatacağı haber işte o lobiden asansöre giderken cep
telefonuma geliyor.
Göteborg Üniversitesi”nin “Demokrasi çeşitliliği Raporu”
yayınlanmış.
Felaket daha başlıkta verilmişti.
Türkiye, dünya demokrasi liginde 147”inci sıraya düşmüş…
Bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilmeniz için şu rakamı da
vereyim.
179 ülke içinde 147”inci sıraya…
Yani bir iki sıra daha düşersek “Dünya diktatörlükler” kategorisine
geçeceğiz.
“Tam günün adına layık bir Cadılar Bayramı haberi” deyip yürürken
farkediyorum
Meğer asıl Cadılar Bayramı haberi en dipteymiş.
Büyük felaketten önce, küçük tatsızlığı aktarayım.
Demokrasinin ilk 10 sırasında bir tek Müslüman ülke yok.
O ülkeler şunlar:
Norveç, Kosta Rika, Yeni Zelanda, Estonya, İsviçre, Finlandiya,
Almanya ve İrlanda…
Bu arada savaşın eşliğine geldiğimiz Yunanistan”ın 36”ıncı sırada
olduğunu belireyim.
Bu ülkenin 2008”deki o derin ekonomik krizi demokrasisinden zerre
taviz vermeden aşmasını hayranlıkla izlediğimi de itiraf
edeyim.
Şimdi geliyorum asıl felakete…
Bundan 20 yıl öncesine kadar…
Yani bugün resmi ideoloji ve sözcüleri tarafından “Eski Türkiye”
diye yerden yere vurulan o dönemde…
İslam ülkeleri arasında en gelişmiş demokrasiye sahip ülke
hangisiydi?
Hatta tek ülke…
Türkiye değil mi?
Peki 20 yılda nereye geldik?
Hani askeri vesayeti kaldırdık, güya vesayetçi medyayı yok
ettik…
Seçilmişlerin üzerinde hiç bir güç bırakmadık…
Yani daha da ileri bir yerde olmamız gerekmiyor muydu…
Şimdi sıkı durun.