Hiç kuşkusuz sembolizm yüklü bir 29 Ekim 100. yıl töreniydi.
Türk donanmasına ait 100 gemi Vahdettin Köşk’ünü selamlayarak
geçerken gururlandım.
Ama içimden bir ses hep, “Dur! Bu donanma geçidinde bir gemi eksik”
diyordu.
“HMS Malaya Zırhlısı…”
Sembol mi istiyorsunuz?
Bundan daha güzel bir sembol olamazdı.
Belki bazılarınız soracak…
Neyin nesidir bu “HMS Malaya” gemisi…
İngiliz Kraliyet Donanması’na ait “Queen Elizabeth Sınıfı” bir
zırhlı.
Bu geminin Kurtuluş Savaşı’mızda çok sembolik bir yeri var.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği İstanbul’u İngiliz
işgaline terk eden son Padişah Sultan Vahdettin’i yurtdışına
kaçıran gemiydi bu.
Gelin o güne dönelim…
17 Kasım 1922…
Bir mübarek cuma günüydü…
O günü Sözcü Gazetesi’nin yazarı Sinan Meydan’ın yazısından
okuyalım.
“Sabah saat 04.00…
Padişah Vahdettin yanında 9 yaşındaki şehzadesi Ertuğrul Efendi ve
10 kişilik kafilesiyle Merasim Köşk’ünün arka kapısından çıkıp
Silahhane kapısına doğru yöneldi.
Orada kendilerini iki Kızılhaç Ambülansı ile bir başka ambülans
bekliyordu.
Onlara bindiler, kendilerine kaçış güvencesi sağlayan İngiliz
taburunun selam duruşu altında Dolmabahçe Saat Kulesi’nin önüne
geldiler.
Orada kendisini İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General
Harrington bekliyordu.
İngiliz bayrağının altından geçip orada bekleyen İngiliz zırhlısına
bindiler.
Gemide kendilerini İngiliz Amiral Sir De Brock karşıladı.
Gemi biraz sonra demir aldı ve son Osmanlı Padişahı Vahdettin’i San
Remo’ya götürmek üzere yola çıktı.
O günden 2 ay önce bir 9 Eylül sabahı, Mustafa Kemal’in Kurtuluş
Orduları İzmir’i düşman işgalinden kurtararak, Anadolu’yu yeniden
Türk vatanı yapmıştı.
Anadolu’nun işgali sırasında sarayında oturmaya devam eden son
Padişah ise bir daha dönmemek üzere Payitahttan ayrılıyordu.”
O sabah onu Beşiktaş rıhtımından alıp götüren İngiliz
zırhlısının ismi HMS Malaya’dı…
Vahdettin o gemiye binip kaçmak için İngiliz İşgal Kuvvetleri
Komutanı’na, 100 yıldır içimizi kemiren, 100 yıldır içimizden
atamadığımız o hazin mektubu yazmıştı.
“İstanbul İşgal Orduları Başkomutanı General Harrington
Cenaplarına” diye başlıyor ve şöyle devam ediyordu:
“İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devletine
sığınır ve bir an önce İstanbul’dan başka bir yere götürülmemi
talep ederim efendim…”
Murat Bardakçı’nın “Şahbaba” kitabından okuduğumuza göre,
Vahdettin, Damat Ferit Paşa’ya “Allah’tan ve İngilizden başka
kimseye güvenmem” demiş.
Altındaki imza ise sadece Türkler değil, İslam alemi için de
hüzün vericiydi:
Padişah mektubu aynen şöyle imzalamıştı:
“Müslümanların Halifesi Mehmet Vahdettin…”
Bu arada bir küçük ayrıntı daha…
Son padişah mektubun İngilizcesinde “Kostantinpol’daki hayatım
tehlikede” demişti.
Ünlü sanatçımız Ahmet Güneştekin’in “Kostantiniye” adlı eserine
saldıran o adamlara duyurmak isterim.
Evet, 76 yaşına gelen bir Türk vatandaşı olarak hiç unutmadığım
elem verici bir mektuptu bu…