Gözlerime inanamıyorum…
Kulaklarım duyduklarım havsalama sığmıyor.
Bakın şu sözlerin hepsini önceki gün, yani aynı gün duydu
kulaklarımız…
(*) İran Dışişleri Bakanı konuşuyor…
Yanında Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da var…
İranlı Bakan, “Bölge ülkeleri her şeyden önce İsrail’e kapsamlı
boykot uygulamalı, İsrail”e yakıt göndermemeli, siyonist rejimle
ilişkiler kesilmelidir…”
Emriniz olur…
İyi de arkadaş, bu bakan arkadaş, dünyadan izole olmuş, ekonomisi
batmış, kadınları bitap bir ülkenin dışişleri bakanı…
Kaybedecek hiç bir şeyi kalmamış zaten…
Sırtında ne küfesi var… Ne de o küfede tek bir yumurtası…
Şimdi kalkmış, bize kendi evimizde “Hadi siz de kopun dünyadan”
diye bağırıyor…
Güya herkese konuşuyor ama asıl derdi başka…
Bu sözleri ile birilerini İslam alemine şikayet ediyor.
O konuşmayı yaptığı gün çok iyi biliyor ki, 21 Ekim günü Ceyhan’dan
İsrail’in Eliat limanına 1 milyon varil ham petrolü götüren o
tanker Azerbaycan petrolünü taşıyordu.
Kardeş ülkemiz Azerbaycan bu sözlerin hedefi…
Tabii ki Ceyhan’dan giden petrole borularını açan Türkiye de…
Sırtında yumurta küfesi olmayanlar için ne kolay lokma değil
mi…
Çok iyi biliyor ki, Türkiye ve Azerbaycan uluslararası camiaya ve
ekonomiye entegre ülkeler…
O arkadaşın memleketi ise bizim Ahmet Bey’in dahiyane lafı ile
“Değerli yalnızlıklar” içinde tek başına kalmış bir çorak ülke…
“Haydi siz de gelin bizim mahalleye” diyor adeta…
Merci… Biz almayalım…
Sadece o mu…
Kendi içimizde de de var aynı kafada insanlar…
(*) Aynı gün Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş konuşuyor.
O da aynen şunları söylüyor:
“Siyonizmi destekleyen firmaların ürünlerinin kararlı ve devamlı
bir şekilde boykot edilmesi büyük öneme sahiptir…”
Buyurun hayret verici bir boykot çağrısı daha…
Demek ki bu ülkenin ekonomi ve dış politikasını da artık Diyanet
İşleri Başkanından soracağız…
Boykot fetvası veriyor oturduğu koltuktan…
Kim bilir belki bugün Cuma hutbelerinde de dinleriz bu sorumsuzca
cümleyi…
Ama küçük ve manasız bir sorum olacak…
Türkiye’de bütün makul insanlar çok iyi biliyor ki; hepimiz,
dünyadaki en kırılgan camdan evlerden birinde oturuyoruz.
Askerimiz her gün Suriye ve Irak’ta teröristlerle mücadele
ediyor.
Uçaklarımız o toprakları bombalıyor.
İnsan hakları, özgürlükler ve adaletimiz konusunda zaten dünyanın
parmağı bize çevrilmiş durumda…
Hiç mi düşünmüyorsunuz bu yaptığınız boykot çağrılarının yarın bir
bumerang gibi bize dönebileceğini…
Yarın başka ülkelerdeki sizin gibi kafalar “Türk mallarını boykot
edin” diye kampanya yapmaya başlarsa kim ödeyecek bunun
bedelini…
Oturduğunuz koltuklarda sizin ödemeyeceğiniz kesin…
Mısır’la, Suudi Arabistan’la kavgalarımızda bir Rabia işaretinin
nelere mal olduğunu millet gördü, ama belli ki siz fark
etmemişsiniz bile…
Daha dün Doğu Akdeniz’de tek başımıza kaldığımızı hala
unutmadık.
Ama ne olacak, sizin sırtınızda da yumurta küfesi yok…
Kırın dökün herkesle ilişkilerimizi…
(*) Aynı gün üçüncü bir fecaat daha…
Yine malum Ahmet Davutoğlu…
Çağrı yapıyor:
“Türk donanması Doğu Akdeniz’de güç gösterisi yapsın…”
Emriniz olur Ahmet Bey…
Hatta bir de yol gösterin, mesela şunu da söyleyin.
Türk ordusu nasıl bir gövde gösterisi yapsın…