Ertuğrul Özkök İnternethaber

Hristiyan postacı, tek başına yaptığı bu Babil Kulesi’ne niye büyük harflerle ‘Allah’ yazdı?

Beni allak bullak eden hikâye 1879 yılının nisan ayında bir gün, Fransa’nın güneyindeki küçük bir köyde başladı. Ve olay aynen şöyle oldu. Lyon yakınlarındaki Hauterives köyünün...

21 Ekim 2023 | 645 okunma

Beni allak bullak eden hikâye 1879 yılının nisan ayında bir gün, Fransa’nın güneyindeki küçük bir köyde başladı.
Ve olay aynen şöyle oldu.
Lyon yakınlarındaki Hauterives köyünün postacısı, her gün saat 11.00’de teslim aldığı mektupları bölge köylerine dağıtmak için yürürken ayağı küçük bir taşa takıldı.
İki üç adım sendeledikten sonra durup baktığında bunun farklı bir taş parçası olduğunu gördü.
Taşı alıp cebine koydu ve yoluna devam etti…

Türkiye’de kültür gezileri ile tanınan Gazella Tur’un Rhone nehri üzerindeki nehir turunun ikinci günündeyiz.
Cezanne, Picasso, Van Googh, Nostradamus gibi isimlerin hatıralarıyla kafama kazınmış bir coğrafyada Aix en Provence, Avignon, Arles gibi nehir limanlarına uğraya uğraya Akdeniz’e doğru iniyoruz.
Ama bütün gezinin benim için en ilginç ve etkileyici yeri işte bu küçük köy…
Hauterives…
Bu köy, “Postacı Cheval"in yaşayıp, tek başına sanat dünyasına damgasını vurduğu yerin adı…

Facteur Cheval…
Veya doğumundaki adıyla Joseph Ferdinand Cheval…
Bu aynı zamanda, sıradan bir köy postacısının, kendi başına tarih yazmasının da hikâyesi…
O sabah onun yaşadığı köye adımı atarken, akıllı telefonumdan gelen bütün haberler, Gazze’de bombalanan hastanede ölen zavallı insanları anlatıyordu.
Telefonumdan şiddet, terör, öfke ve nefret akıyordu sadece…
Şimdi bu küçük parantezden sonra tekrar bu köy postacısının hikâyesine dönüyorum..

Ferdinand Cheval, yoksul bir köylü anne ve babanın çocuğu olarak 19 Nisan 1836’da doğdu. İlkokuldan sonra bir süre fırıncı çırağı olarak çalıştı.
Fransızca yazması bile çok sınırlıydı. Gramer ve imla bilmediği şeylerdi. Eğitim düzeyi ile yapabileceği bir iş olarak köy postacılığını buldu ve hayatının neredeyse tamamı bir köy postacısı olarak mektup dağıtarak geçti.
Hayatı boyunca posta dağıttığı bu üç beş köyün dışına hiç çıkmadı.
Dünya ve coğrafya bilgisi köye gelen ve dağıttığı kartpostalların, dergilerin üzerindeki fotoğraflardan ibaretti…
1879’un o nisan günü ayağı taşa takıldığı sırada, hayatının geride bıraktığı hikayesi bundan ibaretti.

Eğitimi yoktu. Parası yoktu. Seyahat etme imkanı yoktu.
Ama Allah ona çok az insana nasip olan bir şey vermişti:
Hayal gücü…
Fukaralık zincirini kıramadıkça, hayal gücünün kapılarındaki zincirleri daha güçle kırıyor ve ufukları zorluyordu.
İspat etmek istediği bir şey vardı.
Onun gibi okuyamamış, imkanları olmayan insanlar da harika işler yapabilir.
Hatta dünyayı değiştirebilir.
O gün ayağına takılan ve alıp cebine koyduğu taş, onun hayal şatosunun da ilk taşı oldu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ankara'ya 'FETÖ'nün cesedi getiriliyor mu' diye sordum 05 Haziran 2024 | 8.683 Okunma Cumhuriyet gazetesinin 100. yıl davetiyesi kimler çağrılmadı? Ertuğrul Özkök yazdı 03 Mayıs 2024 | 2.592 Okunma İlk milli muharip uçağımız KAAN’ın arkasındaki hazin hikaye 02 Mart 2024 | 2.883 Okunma Cem Yılmaz: Artık samimi olun; sizce kahraman mıyım, dayaklık mıyım? 21 Kasım 2023 | 317 Okunma Dün yapay zekâya “Bana Fatih Altaylı gibi cesur bir muhalif yazı yaz" dedim, işte yazısı 12 Kasım 2023 | 1.600 Okunma