1973 yılında Marco Ferreri'nin "Büyük Tıkıntı" adlı filmini seyrettiğimde çok etkilenmiştim.
Film, 4 arkadaşın ölünceye kadar yemek yemek amacıyla bir masada buluşmasını anlatıyordu.
Solcu bir gençtim ve o yıllarda bu filmde, kapitalizmin kendi kendini ortadan kaldırmasına yönelik eleştiriyi büyük keyifle seyretmiştim.
Kim derdi ki 52 yıl sonra ben de 24 saatlik ölümüne bir yemek maratonu yapacaktım...
Müsaadenizle, bugün fevkalade şımarık bir yazı yazacağım.
Özeti şu:
Yirmi dört saatte 4 ayrı restoranda tam 11 "Michelin yıldızlı" şefin yaptığı yemekleri tattım. Yani gurmeliğin, orgeneralinden bile fazlasını oldum...
İşte size bu 24 saatlik gurme yolculuğunun hikâyesi.
Kastre horozların üç Michelin yıldızlı hikâyesi
UÇAĞIMIZ Fransa'nın Lyon şehrine ininceye kadar "kastre horozların" hikâyesini hiç işitmemiştim.
Bourg en Bresse kasabası, 13'üncü yüzyıldan beri tavukçuluğu ile ünlü. Buranın tavuklarının fiyatı, öteki bölgelerdekinin neredeyse iki-üç katı.
Fransa Kralı Dördüncü Henri, bu bölgenin tavuklarını tattıktan sonra, her köylü ailesinin her pazar günü sofrasında tavuk yemesini emretmiş.
Onlar da yiyor...
Oraya gidinceye kadar DOC kavramının, "orijini işaretlenmiş bölge" kavramının sadece şarap ve peynire ait bir şey olduğunu sanıyordum.
Meğer bütün ürünler için bölge işaretlemesi varmış.
Bu da o bölgenin ürünlerinin değerini arttırıyor.
Bu bölgenin en ünlü kanatlı hayvan ürünü, "Chapon" adı verilen kısırlaştırılmış horozlar.
Horozlar çok küçükken hadım ediliyor ve böylece daha yağlı olmaları sağlanıyor. Lyon'da öğle yemeğimizi Bourg en Bresse'in merkezindeki bir restoranda yiyoruz.
Place Bernard adlı restoranın şefi 3 Michelin yıldızlı George Blanc...
Ayrıca 1985 yılında Gault et Milau rehberinde 20 üzerinden 19.5 alarak tarihe geçmiş.
Ben tavuk düşkünü olmadığım için, yemeklerin tam değerlendirmesini yapamadım. Ama birlikte olduğum öteki 2 kişi tam not verdi.