1918 yılının temmuz ayında bir adam, Viyana'nın en tanınmış kukla yapımcısının evinden girerken, bu gökyüzünün altında kimse, bu gökyüzünün tanıdığı en büyük aşklardan birinin trajik sonunun orada başlayacağını bilmiyordu.
Otuz iki yaşındaki adamın adı Oskar Kokoschka’ydı...
Dönemin en tartışılan ressamıydı.
Kuklacının adı ise Hermine Moos...
Kokoschka direkt söze girdi.
Gerçek boyutunda bir kadın yapmasını istiyordu.
MAHREM TÜYLERİ SAHİCİ OLMALI
İstediği şey, kukla değildi. Heykel de değildi. Gerçeğe çok
yakın bir kadın istiyordu.
O günden sonra 6 ay boyunca sık sık o eve gelecek, istediği kadının
yavaş yavaş şekillenmesini izleyecek, her defasında istediği
ayrıntıları en incesine kadar anlatacaktı.
İnsana dokunma duygusu vermeliydi. Elleri ve ayakları hareket
edebilmeliydi. Saçları ve mahrem yerlerindeki tüyleri hakiki
olmalıydı.
Gözkapakları açılıp kapanmalıydı.
Hermine Moos, daha ikinci hafta olayı anlamıştı.
Kokoschka kendisinden, dönemin en tanınmış kadınlarından birinin
aynısını yapmasını istiyordu.
Bu tuhaf siparişi yerine getirmeli miydi... Ancak aynı günlerde bir
başka şeyi daha fark etti.