TABİ kastım, 14 yaşındaki oğlunu "milli" yapmak isteyen baba değil.
“Milli olmak” kavramını aklıma Salma Hayek soktu.
Psychologies dergisinin kasım sayısında onunla yapılmış bir mülakatı okuyordum.
Biliyorsunuz, kendisi Halil Cibran’ın ‘Ermiş’ kitabından yapılan filmin yapımcısı.
Baba tarafından Lübnanlı, anne tarafından Meksikalı bir ailenin kızı.
* * *
Diyor ki:
“Meksika’da yaşarken bana Arap diyorlardı.
Sonra Amerika’ya taşındım ve aktris oldum. Orada bana Meksikalı dediler.
Oradan Fransa’ya taşındım. Fransızlar bana Amerikalı aktris muamelesi yaptılar.
Sonunda Londra’ya yerleştim. Burada da bana ‘Vergiden kaçan bir Fransız’ diyorlar.”
* * *
Demek ki bu dünyada epey insan yaşadığı ülkede milli olamıyor, hep ecnebi muamelesi görüyor.
İyi de, kimler “yerli” ve “milli” özelliğe sahip oluyor?
Yani ben ne yapmalıyım ki, başkaları tarafından milli sayılayım...
* * *
İşimiz zor.
Çünkü hiçbir ülkede insanlara “milli” veya “yerli” beratı veren kurum yok.
“Hainlik” gibi “yerlilik” ve “millilik” sıfatını, daha güçlü konumda olan birileri veriyor.
* * *
Galiba bazıları beni yerli ve milli olarak kabul etmiyor.
Halimden hiç şikâyetçi değilim.
Bir laf vardır.
“Ne de olsa farklı olmak ahlaka aykırıdır” der.
Umumi ahlakın tektipleştirici duvarında tuğlalardan biri olmaktansa, oradan ayrılıp, bıraktığınız boşlukla hatırlanmak daha iyidir.
Posttravma sendromuna en iyi gelecek beş Woody Allen filmi
DURUMUM komik olduğu için bugünlerde beni en iyi anlayan insan Woody Allen...
Onun halimize en iyi gelecek 5 filmini seçtim.
* * *
-Banko, “Whatever Works” (Kim Kiminle Nerde).
Her büyük kargaşadan sonra, her şey bir biçimde rayına oturur demek için.
* * *
-Banko, yeni filmi “Irrational Man” (Mantıksız Adam).
Olup biten her şeyi mantıkla açıklama sıkıntısından kurtulmak için.