ÖNCEKİ gün, Suudi Arabistan Konsolosluğu’ndaki cinayet için gelen 15 kişilik “tetikçi” ve “temizlikçi” ekibinden birinin fotoğrafını yayınladım.
O gün aynen şunları yazmıştım:
“Bu fotoğrafı 10 Ekim 2018 Çarşamba günkü Sabah gazetesinde gördüm.
Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişilik ekip içindeki 1971 doğumlu Salah Muhammed A. Tubaigy...”
*
Türkiye’ye giriş bilgileri şunlardı:
- 2 Ekim sabahı saat 03.38’de Sky Prime Aviation adlı şirkete ait özel jetle Atatürk Havalimanı’na gelmiş.
- Fotoğraf bu kişinin tam polisten geçişi sırasında çekilmiş...
- Gelen Suudi kişinin arkasında burkalı bir kadın vardı...
Ben de “Bu kadın kim? Girerken yüzü açıldı mı, çıkarken de aynı adamın yanında mıydı?” diye sormuştum.
*
Bu kişinin üzerinde özellikle durmamın bir nedeni vardı.
Muhammed A. Tubaigy gelen ekibin en önemli ve kilit ismi.
Çünkü Suudi Arabistan adli tıbbının başındaki insan.
Yani bir cinayet işlenecekse onun en mükemmel şekilde işlenmesini sağlayacak...
Veya işlenmişse bütün izlerini ortadan kaldıracak bilgilere sahip.
Şimdi bu olay üzerine meydana gelen gelişmeleri yazayım.
*
İstanbul Emniyeti yazım üzerine araştırmaya girişti.
Sonuç şu:
- BİR: Bu fotoğraf o gece değil, 2013 yılında çekilmiş...
- İKİ: Muhammed A. Tubaigy’nin arkasındaki burkalı kişi kimse bilinmiyor, ama bilinen şu:
O da Tubaigy soyadını taşıyor.
BU DURUMDA AKLA GELEN SORULAR
- Sabah gazetesinin kaynağının verdiği öteki 15 kişinin yayınlanan fotoğrafları da acaba o gece mi çekildi?
- Polisin elinde bu kişinin eski bir fotoğrafı bulunduğuna göre acaba daha önceden bu kişi hakkında “özel bir kayıt ve bilgi” mevcut muydu?
Konsolosluk cinayeti, bana göre diplomasi tarihinin en karanlık ve en ilginç vakası olmaya aday...
EN GÜZEL KADIN AYAKKABISINI ERKEK Mİ KADIN MI TASARLAR
BEN erkekler diye biliyordum.
Çünkü bir erkek olarak tabii ki kadın ayakkabısına çok düşkünüm ve benim üç büyük idolüm var.
Bir Manolo Blahnik, iki Christian Louboutin, üç Jimmy Choo...
Üçü de erkek...
Geçen çarşamba akşamı Uluslararası Üçüncü Ayakkabı Tasarım Yarışması’nda jüri üyesiydim.
Yarışmayı İstanbul Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği düzenledi...
Şunu kesinlikle söyleyeyim, jüride kimse kimseyi etkilemedi...
Zaten öyle bir jüri vardı ki, IQ’larımızı bilemem ama EQ’muz (ego zekâsı, daha doğrusu ego volümlerimiz) pek de etkilenmeye müsait değildi.
Birinciliği 25 yaşında gencecik bir kadın kazandı.
Dila Korkmaz’ın aldığı oy 100 üzerinden 86.32’ydi,
Erkek ayakkabısı kategorisinde de birinciliği 26 yaşında bir kadın tasarımcı kazandı.
Oya Cevizkaya’nın aldığı puan da 100 üzerinden 81.05’ti...
*
Benim oyumu mu merak ettiniz?
Ben doğma büyüme Stilettocuyum...
İŞTE EN GÜZEL KADIN AYAKKABISI
- DİLA Korkmaz’ın birinci seçilen tasarımı düz terlik tipiydi.
Çok basit ve modern çizimleri vardı. Uygulamada hafif sorunlar olmasına rağmen iyiydi.
ERKEKTE YÜKSELEN SPOR ÇİZGİ KAZANDI
- İLK beşe giren erkek tasarımlarının dördü spor ayakkabıydı.
Bu da yükselen trende uygundu. Ama ilginç olanı bu dalda da birinciliği bir kadın tasarımcının kazanmasıydı.
AYAKKABI DEFİLESİNDE GÖZÜM KOSTÜMLERDE
BENİM için zor bir seçim oldu. Podyuma çıkan mankenlerin giydiği kostümlerin hepsi Hakan Yıldırım’ın çeşitli koleksiyonlarından derlenmiş.
Tasarımlarını biliyordum ama ilk defa podyumda gördüm. Hemen hepsi harikaydı.
O nedenle ayakkabılara konsantre olmada zorluk çektim. Ben hayatın her alanında hep moderniteden yanayım.
Hakan Yıldırım o gece çok iyi geldi bana...
AYAKKABICILARDA ÖYLE KONKORDATO HAVASI YOK
GECEYE giderken biraz buruktum.
Son günlerde ayakkabı sektöründen art arda gelen konkordato haberleri nedeniyle orada nasıl bir havayla karşılaşacağımı bilemiyordum.
Konuştuğum deri eşya ve ayakkabı üretici ve ihracatçılarında hiç de öyle endişeli bir hava yoktu.
- Konkordato ilan eden şirketlerin sektördeki ağırlığı yüzde 2’ymiş.
- Bu yıl ocak-eylül ayında ihracatta yüzde 17 artış olmuş.
- Sektörün ihracatı 1 milyar dolara doğru gidiyormuş.
- Ayakkabıda çift başına ihracat fiyatı 66 doları bulmuş ki hiç de fena değil.
- Deri konfeksiyonda kilogram başı fiyat son 15 yılda 3 katına çıkarak 140 doları bulmuş.
- En büyük gelişme Afrika pazarında yaşanıyormuş. Bu ayın ilk 9 ayında 71 milyon dolarlık ürün satılmış.
21 AĞUSTOS 2017 GÜNÜ ARILAR NEDEN SUSTU
ARILAR vızıldar...
Bu da uçarken kanat kaslarının çalışması sırasında çıkan sestir.
Missouri Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, 21 Ağustos 2017 günü Amerika’daki arıların, o gün yaşanan tam Güneş tutulması sırasında 2 dakika boyunca vızıldamayı kestiğini ortaya koydu.
O dakikalarda herkes güneşe bakarken, ülkenin 16 yerinde araştırmacılar başka bir yere bakmışlar.
Tutulmadan hemen önce ve tam tutulma sırasında 3’er dakika boyunca çok hassas aletlerle ses klipleri almışlar.
Bu araştırmanın sonuçları önceki gün yayınlandı.
Ses örneği alınan yerlerin hemen hepsinde tutulma sırasında arılar 2 dakika boyunca vızıldamayı durdurmuşlar.
Yani gece oldu sanıp uçmayı bırakmışlar.
FİRST LADY BU OTURMAYI ÖNCEDEN ÇALIŞMIŞ MIDIR
BU fotoğraf geçen perşembe günü Ermenistan’ın başkenti Erivan’da çekildi.
Fransa Cumhurbaşkanı ve eşi anıta çiçek
bırakırken
yere çömeldiler.
Fotoğrafçılar da tam karşıdaydı.
Üzerine etek veya elbise giyen bir kadın için, bu pozisyonda tam karşıdan fotoğraflanmanın ne kadar riskli olduğunu şu kareye bakınca kolayca anlayabilirsiniz.
Ama bakın Brigitte Macron bakın bu riski ne kadar büyük bir maharetle geçiştirmiş.
Sizce, böyle bir elbise giydiğine göre acaba eteğinin ucunu bu şekilde perdelemenin önceden bir provasını yapmış mıdır?
Yoksa her kadın her an istenmeyen bir görüntü riskine hazır mıdır...
GÜNÜN DİZİSİ: ZENGİN OKULDA DÜZENİ BOZAN 3 VAROŞ ÇOCUĞU
OLAY İspanya’da geçiyor... Ülkenin en zengin çocuklarının gittiği bir kolej...
Ama imajı bozuk...
Kamuoyundaki imajı düzeltmek için burslu 3 yoksul çocuk okula alınır...
Biri sınıf atlamak isteyen tam anlamıyla fırlama bir varoş çocuğu...
Biri, abisi hapisten yeni çıkmış, içekapanık bir kenar mahalle çocuğu.
Üçüncüsü ise Filistinli göçmen bir ailenin kızı...
Başı örtülü...
Ve okula başladığı gün, müdür çağırıp oranın laik bir okul olduğunu, sembollere izin verilmeyeceğini söyleyerek başını açmasının gerektiğini söylüyor.
O da açıyor...
Netflix’in yeni İspanyol dizisi “Elite” işte böyle başlıyor...
Sonra cinayete varan olaylar zincirini izliyoruz...
Bu diziyi seyrederken kafamdan geçenleri anlatmak istiyorum.
YENİ SOSYOLOJİ: BİR MÜSLÜMAN DA IRKÇI OLABİLİR MI
DİZİ, göçmenliğin etkilediği Avrupa toplumundaki yeni sosyolojik oluşuma çok cesur bir biçimde giriyor...
Sınıf ve kültür çatışmaları, uyuşturucu, eşcinsellik, kıskançlık her şey var...
Ama en çarpıcı gelen yanı bize ilk defa şöyle bir durumu da anlatması:
Avrupa toplumunda sorun sadece bazı Hıristiyanların ırkçılığa varan ayrımcı duygu ve davranışları değil...
Aynı zamanda bazı Müslüman ailelerinin tutumlarının da aynı ölçüde kötü bir tutuculuğa, hatta ırkçılığa gittiğini de anlatıyor.
Biri çoğunluk olmanın verdiği güçten, öteki ise azınlık olmanın verdiği savunma duygusundan...
Ama neticede ikisi de karşılıklı nefreti körükleyen bir iklim yaratıyor.
Dizide iyi Hıristiyanlar da var, kötüler de...
Bu film, İspanyolların, yeni Avrupa sosyolojisine en cesur yaklaşımları yapacağının ilk örneği bence...
DİZİNİN MÜZİKLERİ OLAĞANÜSTÜ
- ‘Elite’ dizisinin
müzikleri olağanüstü iyi seçilmiş. Son yıllarda hiç bilmediğim
Amerikan, İngiliz ve İspanyol müzikleri
kullanılmış.
Daha ilk 3 bölümde en az 5 şarkıyı özel listelerime aldım.
- Kostrok: “Right Now-Extended Mix”
- Yall Feat. Gabriela Richardson: “Hundred Miles-Exkended Mix”
- Youth Group: “Forever Young” (Cover)
PAZAR ŞARKISI: TE BE ŞU RUMELİ YANIM VAR YA, İŞTE O KABARDI
BU hafta durup dururken yine Nezih Ünen’in o harika şarkısı “Çingene Yüreğim”i dinlemeye başladım....
Ne şarkı bu ya...
Bu pazar günü bedeniniz kalsa bile, ruhunuzu şu Türkiye’nin kasvetinden dışarı atmak istiyorsanız eğer...
Ya kulaklığı takın, ya yüksek volümle dinleyin...
Bir şarkı için komşuları rahatsız edin...
Sonra “Coştum bi kere” der özür dilersiniz...
Kim bilir bu kasvet kovma dansına belki komşu da katılır.