O adamlar...
Hani kamyonuna doldurduğu hayvan dışkısını adalet için yürüyen
insanların önüne döken...
Niye yapıyor bunu biliyor musunuz...
Sanıyor ki, böyle yaparsa birilerinin gözüne girer...
Bugün kamyonla döktüğü şeyin yarın adalet fidanını dev bir ormana
dönüştürecek gübre haline geldiğinin bile farkında değil...
O insanların ne için yürüdüğü, neden yürüdüğü, ellerindeki
pankartta ne yazıldığı hiç önemli değil onun için...
Kafasının bastığı tek klişe var.
“Yürüyorsa bizden değildir...”
Öyle şuursuz ki, yarın bir gün o adaletin kendisine de
gerekeceğinin zerre kadar farkında değil...
Öyle kibirli, öyle şımartılmış ki...
Dışkıya dönüşmüş kamyonunun direksiyonuna oturunca, kendini o
“âlemin kralı” sanıyor...
Bu adamdan ne AKP’ye...
Ne Düzce’ye...
Ne Anadolu’ya...
Ne Türkiye’ye hayır gelir...
Ama takmayın o kafayı kafanıza...
Bu yürüyüş, Türkiye’nin dört bir tarafında sessiz bir çoğunluğun
çığlığı haline geldi...
Kulak verin o sese...
Bas bas bağırıyor “Yetti gari” diye...
Emin olun, sağduyulu AKP’nin de “Yetti gari” çığlığı bu...
Bugün köşemi, iktidar kanadından yükselen sağduyulu seslere
açıyorum.
Açıyorum ki, hep birlikte umutlu olalım...
Bu ülkeye adalet gelecek.
Mutlaka gelecek...
Hep birlikte getireceğiz....
İşte onun için o kamyon kafaya takmayın kafanızı diyorum...
Türkiye’nin gerçek sesi burada...
BAHANE HUKUKİ GEREKÇE HALİNE GELDİĞİ ZAMAN
ENİS Berberoğlu’nu müebbet hapse mahkûm eden mahkemenin
“gerekçesini” dikkatle okudum.
Naçizane tavsiyelerim:
Cumhurbaşkanı ve AKP yöneticileri bu “gerekçe”yi dikkatle
okumalı.
Çünkü onlar haklı olarak “parti kapatmayı” zorlaştırmışlardı.
Ama bu “gerekçe” gösterdi ki, aslında seçilmiş siyasetçiyi yok
etmeyi kolaylaştırmışlar.
Dışişleri ve Adalet Bakanlığı bu “gerekçeyi” çok iyi
okumalıdırlar.
Başından beri onlar neyi savundular: “O TIR’larda Bayır-Bucak
Türkmenlerine giden insani yardım vardı.”
Berberoğlu’nun “gerekçesi” ise devletin tezini resmen yalanlıyor.
İleride Türkiye’nin başına çok büyük dertler açacak kadar
bilinçsizce yazılmış.
Hukuk fakülteleri bu gerekçeyi “case study” yani vaka incelemesi
derslerine eklemeli.
Çünkü “davanın sonunda verilen kararı açıklayan hukuki bir gerekçe”
ile “hukuksuz bir karara yazılan bahane” arasındaki farkı bundan
güzel anlatacak bir örnek az bulunur.
Tarihçiler ve siyaset bilimcileri bu gerekçeyi iyice okuyup
arşivlerine almalıdırlar.
Çünkü ileride bu dönemin adalet anlayışını anlatacak en güzel
belgelerden biri bu olacaktır.
İKTİDAR KANADI 1:
AKP'Lİ BİR YAZARIN GÖZÜYLE YÜRÜYÜŞTEKİ KILIÇDAROĞLU
Haber Türk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca “Adalet
Yürüyüşü”ndeki Kemal Kılıçdaroğlu’nun duruşunu çok güzel
özetlemiş.
Milyonlarca kez halktan kopuk olmakla suçlanan CHP Genel Başkanı,
insanların iftar sofralarına oturdu, güzergâhındaki kimselerle
bayramlaştı.
Bozkurt selamı verene bozkurt selamı verdi.
Bayramın ilk günü rahatsızlanan
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geçmiş olsun dileklerini
iletti.
Genelge yayınlandı, trafik akışının korunması için, yolları
kapatmamak için araçların yol kenarına park edilmesi yasaklandı. En
fazla 6 kişi yan yana yürüyebilir, o bile belirlendi.
Polisin ve jandarmanın bütün ikazlarına uyuluyor. Laf atanlara
sadece alkışla karşılık verildi, ağız dalaşına girmekten
kaçınıldı.
Sadece Türk bayrağı ve “Adalet” yazılı pankart ve
dövizler kullanılıyor. Yerli yersiz herkesin aklına gelen sloganı
atması yasaklandı.
“Alkollüydüm hatırlamıyorum” denmemesi için yürüyüş ve
konaklama alanlarında alkollü içki yasaklandı.
Kılıçdaroğlu bir ara, yani KHK ile işlerinden atıldıkları için
açlık grevi
yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için
grevlerinin 109. gününde açıklama yaptı, “Grevi bırakın,
hayatınıza kıymayın” dedi.
İKTİDAR KANADI 2: AKP
ARAŞTIRMACISI 'ADALET YÜRÜYÜŞÜ' İÇİN NE DİYOR
HABER Türk gazetesinde Muharrem Sarıkaya’nın yazısından
öğreniyoruz.
AKP’nin araştırmalarını yapan ANAR’ın yöneticisi İbrahim Uslu diyor
ki:
“Yürütme Yargı’nın tüm sorumluluğunu üstüne aldı.”
Şöyle devam ediyor:
“Adalet için yürüyen anamuhalefet partisi liderine tepki gösterip
yargının tüm sorumluluğunu üstlenmek, hükümet açısından doğru bir
politika olmasa gerek. Çünkü bu ülkede herkesin yargıda yaşanmış
olumsuz hikâyesi var...”
İKTİDAR KANADI 3:
HUBER KÖŞKÜ'NDEKİ İFTAR MASASINDAN GELEN DESTEK
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Huber Köşkü’nde verdiği iftara davet
edilen yazarlardan biri de Star gazetesi yazarı Ahmet
Taşgetiren...
Başından beri bu yürüyüşe “Vicdanın yürüyüşü” diyor.
Dün de bu duygusunu devam ettiriyor ve soruyor:
“Peki ya Yargı’da çok ciddi sorun varsa.
Ya Emniyet’te çok ciddi sorun varsa.
Gözaltı ortamlarında yaşananları biliyor muyuz?
Yargı’da ideolojik farklılaşmalar olduğu gerçeğini mesela HSK
seçimleri sırasındaki farklılaşmalar sırasında açık seçik gördük.
FETÖ yargısı da zaten böyle bir farklılaşmayı sergiliyordu. FETÖ
yargısı ile yaşanan facia, acaba şu andaki Yargı’da ideolojik
farklılaşmanın hangi noktada olduğu sorusunu sordurmaz mı
bize?
50 bin kişi içeri alınmış, ama ortada doğru dürüst iddianame yok.
Bazı cezaevlerinde 20 kişilik koğuşlarda elli kişi, vardiya usulü
yatıyor.
Gözaltına alınan ya da tutuklanan herkese suçlu olarak baktığımız
için, hatta 50 bin belki 100 bin kişiyi şehadetlerden sorumlu
gördüğümüz için onlara her türlü kötü ortamı da reva görebiliyoruz.
Ama bizim inancımızın kutsadığı ‘adalet’ bu değil
ki.”