Önce muhtemel bir yanlış anlamayı düzelteyim ki başlığa bakıp
bana “Saygısız” demeyin.
Tabii ki yazının asıl başlığı şöyle:
“Selahattin Bey, Hasan Abi ve Mehmet…”
Yani Selahattin Demirtaş, Hasan Cemal ve Mehmet Yılmaz…
Başlık çok uzun olacağı için ilk isimlerini yazdım.
Şimdi geleyim asıl meseleme…
Fatih Altaylı geçen Salı akşamı çok güzel bir gazetecilik yaptı
ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i Haber Türk’te canlı
yayına çıkardı.
Siyasetle ilgilenen herkes gibi ben de büyük bir dikkatle
izledim.
Aynı akşam Candaş Tolga Işık da Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı
Erkan Baş’ı TV100’deki yayınına çıkardı.
Onu da ilgiyle izledim.
Her ikisi de çok büyük bir sosyal medya reytingi aldılar.
Meral Akşener’i ilk defa bu kadar samimi bir mülakatta
seyrettim.
İçten cevaplar verdi.
Krizin 48 saatini atlatmış olmanın rahatlığı vardı sanki.
Rahattı, espiriliydi..
Öyle kendini aşırı korumaya çalışarak konuşmadı.
Bu da etkisini arttırdı.
Bana göre mülakatın en önemli bölümü, Altılı Masanın
Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile yapacağı
görüşmeyle ilgili bölümüydü.
Orada söyleyebileceği tek cümle HDP’nin aday çıkarmama kararını
olumsuz etkileyebilir, ilk turdaki şansını azaltabilirdi.
Bana göre Meral Akşener kendince mümkün olan en makul, en ılımlı
sözleri söyledi.
Bir kere Kılaçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesine karşı çıkmadı.
Hatta bundan dolayı rahatsız olabileceğine dair en küçük bir imada
bile bulunmadı.
“HDP ile PKK’nın ilişkisine” dair tek laf etmedi.
“Terörden ellerini çeksinler gibi “Ama” ve şüphe yaratacak bir
imada bulunmadı.
Sadece “Biz masa olarak görüşmeyiz” dedi.
Bir de “Bakanlık pazarlığı olmaz” dedi.
Peki bir gece önce HDP Eş Başkanı Mithat Sancar, yine Fatih
Altaylı’ya verdiği mülakatta ne demişti?
Bir kere “Biz de masaya otururuz” gibi bir talep yoktu.
Ne demişti Sancar ve HDP’nin sözcüleri:
“Esas olarak ilkeleri konuşmak istiyoruz.”
Ve özellikle altını çizerek şunu da söylemişti:
“Pazarlık yapmayacağız…”