Adım Ertuğrul Özkök…
75 yaşımdayım…
Logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan Hürriyet gazetesinde 36 yıl
çalıştım.
Bunun 20 yılında gazetenin genel yayın yönetmeni olarak tüm
sorumluluklarını taşıdım.
Bugün Selahattin Demirtaş”ın “Yeni Başlayanlar İçin Kürt Sorunu”
başlıklı yazısını okudum.
Yazıyı, Türk Amerikan Dernekleri Gala Yemeği için geldiğim New
York”da, Plaza Oteli”ndeki odamda bir değil, iki defa okudum.
Üzerinde “Türkiye Türklerindir” yazan gazetenin eski yönetmeni
olarak önce şunu söyleyeyim:
Demirtaş”ın “Kürt sorununu biliyor musunuz” sorusunun cevabını
almak için küçük bir test hazırlamış.
Testteki bütün sorulara doğru cevap verdim. Yani Kürt sorunu nedir
biliyormuşum.
Mesela “Ez ji de her dikim” cümlesinin anlamını, “I love you” ve
“Jet 'anime'ten” çok sonra öğrensem de biliyorum.
Dahası da var.
“Westiya Bu” kelimelerini de Xero Abbas'ın dinlemeye doyamadığım
şarkısından biliyorum.
Özellikle 2000”lerin ilk 10 yılında Hürriyet”in logosunda yazılı
o cümleyi kaldırmamız için bize çok baskı yapıldı.
Hakaret sınırını aşan yazılar yazıldı hakkımızda.
Genel yayın yönetmeni koltuğuna oturduğumda o cümle Hürriyet”in
logosunda yazılıydı.
2010 yılında ayrılırken yine orada duruyordu.
Yani ben koymadım, ama ben devrettim.
Haa bu logo yüzünden en büyük dayağı da ben yedim.
Şunu da itiraf edeyim. Kaldırılmasını gazetenin sahiplerine teklif
etmeyi bir gün bile düşünmedim.
Aydın Doğan”ın ağzından da böyle bir düşünceyi hiç bir zaman
işitmedim.
“Türkiye Türklerindir logosunu kaldır” diyenlere verdiğim cevap
ise şuydu:
“Orada yazılı olan iki kelime Türkiye Cumhuriyeti Anayasası”nın
ifadesidir…”
Demirtaş”ın yazısını okurken Anayasa”nın işte o maddesi önüme
çıktı.
Yazının dört paragrafı buna ayrılmıştı.
66”ncı madde şöyle diyor:
“Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Türk”tür…”
Unutmayalım halkın yüzde 92 oyu ile kabul edilmiş ve 40 yıldır
yürürlükte olan bir Anayasa bu…
Yirmi yıl boyunca bize “Bu cümleyi gazetenin tepesinden kaldırın”
diye baskı yapanların hiç biri bana şu soruyu sormadı:
“Peki bu madde sence doğru mu?”
Madem sormadılar cevabını bugün vereyim.
Hayır doğru bulmuyorum.
Son zamanlarda şunu düşünüyorum.
Acaba bu soruyu Hürriyet”in bugünkü genel yayın yönetmenine
sorsalar cevabı ne olurdu…
Doğrusu onu da çok merak ediyorum.
Tahminim şu.
Bugün geldiğimiz noktada ne Hürriyet”in bugünkü sahiplerinin, ne
genel yayın yönetmeninin o iki kelimeyi oradan çıkarması
mümkün…
Cumhurbaşkanının, Diyarbakır meydanında “Edirne Cezaevi”nde yatan
zatın Kürtlükle ilgisi var mıdır ” diye sorduğunun ertesi günü o
cezaevinden gelen bu cevap yazıyı siyasi tarihimize soktu.
Bu sabahtan beri Demirtaş”ın yazısı tanıdığım, iş, gazeteci, aydın
çevrelerinde en çok paylaşılan yazı oldu.
Yazıyı beğenmeyen kimseye rastlamadım.
Tam aksine, “Kürt sorunun çözümü bu anlayışta yatıyor” diyenler çok
ağırlıktaydı.
Kabul edelim ki HDP”nin eski genel başkanı cezaevinde giderek
kendini toplumun hiç küçümsenmeyecek bir kesimine çok daha iyi
anlatmaya başladı.
Mersin”deki PKK canlı bombalarına karşı aldığı tavır, bence onun
siyasi hayatında çok önemli bir dönüm noktaydı.
O nedenle yazısını okurken aklıma şu soru geldi:
Bu mektubun gönderilmesi gereken tek adres Türkler mi olmalı…
Hala kadınların sırtına bombaları koyup insanları öldürmeye
göndermeyi “Operasyon” gibi sunan ve açık açık ilan eden PKK
örgütünün artık iyice demodeleşen, trajikleşen yöneticilerine de
bir “Bugünü anlama” kılavuzu yazmakta yarar yok mu…
Eminim bu yazıyı en iyi yazabilecek insan Demirtaş…