GEÇEN pazartesi günü öğle saatleri...
Üç gündür, “Narcos” dizisinde seyrettiğim ülkenin Cartagena
şehrindeyim.
Eski şehrin duvarlara açılan küçük bir meydandaki binadan içeri
giriyorum.
Hürriyet
***
Burası şehrin üniversitesine bağlı bir bina.
Kapı eski manastırları andıran bir avluya açılıyor.
Avlunun tam orta yerinde bir büst...
O yüzü hemen tanıyorum.
Gabriel Garcia Marquez...
Marquez’in küllerinin yarısı işte bu heykelin altına bırakıldı.
Gazeteciliğe bu şehirde başlamıştı.
Yani o büyük ve harikulade romanların belki de ilk temelleri
İspanyol fatihlerin kurduğu bu şehirde atıldı.
***
Sağdaki koridorun tam karşısındaki duvarda asılı Marquez’in büyük
resmi altında oturup onun dünyasını düşünüyorum.
Sıcaktan mı, yoksa rutubetten mi, beynim karıncalanıyor.
“Yüzyıllık Yalnızlık”taki sevişe sevişe bir ceviz kabuğunun içine
girebilecek kadar küçülen bedenler geliyor aklıma.
***
Neyse biraz meditasyonla atıyorum o duyguyu kafamdan ve asıl
meseleme dönüyorum.
“Başkan babaların sonbaharı...”Gelişleri belli de gidişleri acaba
ne zaman...
Marquez’in yazdığı başkan baba o kadar çok iktidarda kalmıştı
ki...
Kimse o ülkenin tarihini hatırlamıyordu artık...
İşte tam o sırada aklıma, geçen cuma günü New York Times’ta
okuduğum çok ilginç bir diktatör haberi geliyor.
4 ŞEHİR, 4 İNSAN