Makro göstergeler, ekonomide işlerin kötü gittiğini gösteriyor. Ekonomik kriz yok ve fakat istikrar sorunu var. İstikrar sorunu ekonomiyi ve insan refahını kemiren ve sonunda koparan bir sorundur.
1- 2017 ikinci çeyrek büyüme oranı, inşaat yatırımları ile yüzde 5.1 oldu ve fakat makine ve teçhizat yatırımları yüzde 8.8 geriledi. Konut yatırımlarında arz fazlası oluştu. Bütçe harcamaları popülist amaçlı yapılıyor ve bütçeden yapılan altyapı yatırımlarına yeterli kaynak ayrılamıyor. Hazinenin dış borçlarına kefalet verdiği yap-işlet devret modeli için ise dış kaynak bulmak zorlaştı. Bu şartlarda bu büyüme devam etmeyecektir. Kaldı ki yüzde 5.1 büyüme, fert başına yüzde 3.7 gelir artışı demektir. Bu gelir artışı ile tasarruf yaratmak ve dış borçlar için kaynak yaratmak zor görünüyor.
2- Ağustos ayında, yıllık TÜFE oranı yüzde 10.68 oldu. Yİ-ÜFE oranı da yüzde 16.34 oldu. Oysa ki 13 sene önce 2004 yılı Ağustos ayında TÜFE oranı daha düşük yüzde 10.04 idi. 2006'dan beri Merkez Bankası'nın Enflasyon hedeflemesi tutmuyor. Burada bir başarısızlık yok mu?
3- Enflasyon ve popülizm, gelir dağılımını da bozdu. 2015 yılında nüfusun en zengin yüzde 20'sinin geliri, yine nüfusun en fakir yüzde 20'sinin gelirinin 7.6 katı iken, 2016 yılında 7.7 katına yükseldi.
İşçi ve memurun geliri de düştü. Ücret ve maaşların en düşük yüzde 20'lik gelir grubundaki payı 2015 yılında yüzde 37.7 iken, 2016 yılında çok hızlı 2.4 yüzde puan artarak yüzde 39.7'ye yükseldi.
4- İşsizlik toplumsal refahı tehdit eder boyuta yükseldi. Fiili işsizlik oranı yüzde 16.02 ve gençlerde ilan edilen işsizlik oranı yüzde 20.6'dır. OECD, Türkiye'de üniversite mezunlarından 4 gençten birinin işsiz olduğunu açıklıyor.