Siyasi partilerden birisi, içinde önemli iktisatçılar olduğu halde, ekonomik sorunlara fazla eğilmezdi. Bu arkadaşlara nedenini sorunca ''genel başkanımız iktisat konuşmayı düşük politika aracı olarak görüyor'' derlerdi.
Gerçekte siyasetin de, ekonominin de hedefi, halkın refahını artırmaktır. Ekonomi ve siyaset birbirinin tamamlayıcısıdır.
Kaldı ki, ekonomik buhranlarda, krizlerde, darboğazlarda, iktisatçıya düşen görev doğru yorum yaparak, doğru uyarı yaparak, halkın kendi çapında önlem almasına yardımcı olmak ve ekonomi yönetimini de uyarmaktır.
Bugün yaşamakta olduğumuz daralma ve piyasada meydana gelen kaosu tartışan iktisatçı sayısı sınırlı kalıyor. Söz gelimi kur artışı birçok medyada yalnızca dünyadaki gelişmelere bağlanıyor ve yalnızca direnç noktası gibi acayip psikolojik faktörlerle açıklanıyor.
Ekonomi yönetimi ise, beklentileri olumlu yönetmek için, ekonomide sorun olmadığını söylüyor ve birçok iktisatçı da aynı paralelde konuşuyor.
Bugün ekonomide sorun olmadığını söylemek ak'la, kara kadar gerçeğe uzaktır. Buna rağmen neden doğruların tartışılması sınırlı kalıyor?
1) Üniversiteler tamamıyla iktidar taraftarı olanlar tarafından yönetilmeye başlandı. Çoğu konuda iktidardan daha radikal olan yöneticiler var. Bu yöneticiler demokratik davranmıyor. İdeolojik davranıyor. Objektif konuşanlara, farklı yollardan baskı yapıyorlar. İlgisiz olanların, imza verenlerin, aynı kefeye konulması gibi olaylar, diğer bilim adamlarını da ürkütüyor. Konuşamıyorlar. Konuşmaktan korkuyorlar.
İmzacıların ben de karşısında oldum ve bu düşüncemin nedenlerini de bu köşede yazdığımı bir yazı ile açıkladım. Ancak bunların Üniversite'den atılması gibi bir düşünce bugün ve yarın için benim ve demokrasiye inanmış hiçbir insanın aklından geçmedi. Bizim Üniversite yönetiminde olduğumuz yıllarda, ideoloji veya düşüncesinden dolayı İstanbul Üniversitesi'nden atılmış hiçbir öğretim üyesi yoktur.
2) Özel sektörde veya bir bankada çalışan ya da ilgili olan iktisatçıların doğruyu söyleme şansları yoktur. Zira konuşurlarsa, ait oldukları kurumlara zarar verebilirler .
Söz gelimi ekonomide önemli bir risk, konut sektörüne verilen kredilerin geri dönme riskidir. Ekonomide gelir azalması, yüksek işsizlik oranı devam ederse, kredilerde geri ödeme sıkıntısı doğabilir. Ödemeyenler artarsa, ödemek istemeyenler de artar. Özellikle finans sektöründeki iktisatçılar, gerçekleri söylerse olumsuz bir beklenti yaratmaktan korkarlar.
3) Televizyonların bir kısmı siyasi iktidarın kontrolü altındadır. Bunların ekranlarda objektif iktisatçılara yer vermesi elbette olası değildir.