İçinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik sorunlarda iniş devam ediyor. Herkese de dokunmaya başladı. Dört gün önce Pazar yazımda, resmi rakamları vererek kimsenin halinden memnun olmadığını yazmıştım. Risklerin başında dış borçların çevrilmesi ve içeride başta konut kredileri olmak üzere banka kredilerinde dönüş riski yer alıyor.
Dünyada da ekonomik gidişat inişe devam ediyor. Ancak ABD ve Avrupa'da küreselleşme öncesi sürece dönüş yolunda adımlar atılıyor. Faizleri artırmak bunlardan birisidir.
Türkiye'de çözümün en önemli iki şifresi:
* AKP'nin 14 yıldır, siyasi alanda, sosyal alanda ve ekonomide uygulamakta olduğu ekonomide günübirlik, siyasette otokrasi eğilimli politikaları değiştirmesi veya iktidara farklı yaklaşıma sahip siyasi partilerin gelmesidir.
* Yeni yaklaşımın hedefi ekonomide yapısal değişiklikler, siyasette demokratikleşme, insan hakları ve demokratik özgürlükler olmalıdır.
Her şeyden önce ekonomide verimliliğin artırılması gerekir.
Bunun için:
1) Devletin yeniden yapılanması ve bu kapsamda bakanlıklar arası yetki ve sorumluluk çatışmasının kaldırılması gerekir. Söz gelimi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı, Hazine arasında, kıyılarla ve deniz yüzeyleri ile ilgili çatışma var. TOKİ'ye, Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Belediyelerin yapması gereken imar planlarını yapma yetkisi verildi. Ekonomi ile ilgili bakanlar arasında yetki ve sorumluluk çatışması var.
2) Merkezî devlet ile mahalli idareler arasında yetki ve sorumluluk çatışması var. Ayrıca bütçe kaynakları belediyeler arasında objektif kriterlere göre dağıtılmıyor. Siyasi iktidar kendi partisinden olan belediyelere daha fazla imkan tanıyor. Aslında bu sorun bugünün değil, Türkiye'nin öteden beri çektiği sıkıntılı bir sorundur.