Antik Yunan Filozofu Platon ya da bizde bilinen adıyla Eflatun (MÖ 427- MÖ 347) Demokrasi, bir eğitim işidir diyor ve eğitimsiz toplumlarda Demokrasinin işlemeyeceğini şöyle ifade ediyor. ''Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar. Demokrasi despotluğa dönüşür.''
Öte yandan, tarihteki diktatörlerin çoğu kötü eğitim almış veya eğitimini yarım bırakmış insanlardır. Söz gelimi Hitler, 13 yaşında tüberkülozdan babasını kaybetmiş, daha sonra ağır bir ciğer hastalığı geçirmiş, doktorun tavsiyesiyle bir yıl kadar okuldan ayrı kalmış, sonra da maddi sorunlar nedeniyle okula geri dönememiştir.
Stalin, 16 yaşında Gürcü Ortodoks Rahip Okuluna gitmeye hak kazansa da, burada otoriteye karşı başkaldırıp huzursuzluk çıkardığı için 1899 yılında okuldan atılmıştır.
Saddam, 1956'da dayısı tarafından askeri akademiye girmesi için teşvik edildi, ancak akademi giriş sınavlarında başarısız oldu. 1957'de Baas Partisi'ne girdi. Suikastlara karıştı. Sonradan Mısır'da ve Bağdat'ta hukuk fakültesine gitti.
Elbette dikatörler içinde eğitimli olanlar da vardır… Ancak insanlığa zarar vermiş olanlar genellikle eğitimsiz ve cahil cesaretine sahip olanlardır.
Eğitim demokrasi bilincini artırır. Eğtimsiz bir toplumda Demokrasinin tüm kurallarıyla yerleşmesi ve sağlıklı sürdürülmesi mümkün değildir. Sovyetler Birliğinde okuma yazma oranı yüzde 100 idi. Halkın refahı düşüktü ve fakat tamamı eğitilmiş bir toplumdu. İdeolojik eğitim ön planda olmasına rağmen, eğer Sovyetler eğitimsiz bir toplum olsaydı 1991 komünizmden kurtulma hareketini başaramazdı.