ABD'de ve Avrupa'da veya herhangi bir demokraside bir siyasi iktidarın veya bir gurubun devleti ele geçirmesi kimsenin aklına gelmez. Zira Devlet, ''toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel bir varlıktır '' Millet demokratik seçimlerle, kendi adına ve geçici olarak yönetmek üzere devleti bir siyasi partiye veya partilere emanet eder.
Demokrasilerde devlet kurumsallaşmıştır. Başta Meclis ve senato gibi kurumlar olmak üzere, denetim mekanizmaları gelişmiştir. Bu mekanizmalar hiçbir başkanın veya hiçbir hükümetin devleti keyfi veya ideolojik tasarruf yapmasına izin vermez.
Rejim değiştirmek, dikta kurmak ve devlet imkanlarını sonuna kadar kullanmak isteyenler ancak Fetö gibi her türlü hile ve hurda ile ele devleti ele geç geçirmeye çalışır. Yani Devlet imkanlarını haksız tasarruf edenler veya ele geçirmeye çalışanlar, bir anlamda Milletin emanet ettiği mala hıyanet etmiş olurlar.
Öte yandan Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, refahı ve kalkınması için devlete daha çok ihtiyaç duyarlar.
Gelişmekte olan ülkelerde özel sektör elinde yeterli sermaye birikimi oluşmamıştır. Bunun için devlet cebri tasarruf yaratarak (vergi v.b) veya sermaye piyasasını düzenleyerek, tasarruf ve sermaye birikimine destek sağlar. Yatırımları teşvik eder ve yönlendirir.
Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde herkesin ortak kullandığı kamu altyapı yatırımları yapar.
Türkiye istiklal savaşından sonra bu deneyimi yaşadı. Özel sektör elinde sermaye birikimi yoktu. 1933 'te başlayan devletçilik döneminde, birinci ve ikinci sanayi planlarını yapmış ve Türkiye 1930 iktisadi buhranını daha kolay atlatmıştır.