ABD Merkez Bankası FED, faizleri 0.25 puan artırdı. 0.25-0.50 aralığında olan faizleri, 0.50-0.75 aralığına çıkardı ve ayrıca 2017 yılında üç faiz artırımı öngördüğünü açıkladı.
Karar sonrası Euro/Dolar paritesi 1.06'nın altına indi ve Türkiye'de de dolar arttı..
FED'in faiz artıracağı kesindi. Bizde bu nedenle piyasa bu artışı zaten satın almıştı. Bundan sonra, siyaset, hükümet ve ekonomi yönetimi izin verse, dolar düşecektir... Ama izin vermiyor... Nasıl oluyor?
1) Merkez Bankası işini yapmıyor... Dalgalı kur sisteminde, dolarda aşırı hareket olursa, ekonomik istikrar bozulmasın diye, merkez bankaları müdahale eder. Bu müdahaleyi, reel faizleri artırarak yapar... Ucuz döviz satar... Döviz olarak aldığı munzam karşılık oranlarını düşürür.
MB, banka kotasyonlarına müdahale ederek, daha ucuz veya daha pahalı döviz satabilir.
Piyasaya müdahale ederek, yine döviz satabilir.
İhale yöntemi ile müdahale edebilir.
Reel faizleri artırarak, TL'ye talebi artırabilir.
Munzam karşılık oranlarını düşürerek, bankaların elinde daha fazla döviz kalmasını sağlayabilir.
Bizde, MB faizleri bir puan artırdı ve fakat beklenen enflasyon yüksek olduğu için reel faizlerin artacağı beklentisi oluşmadı. Munzam karşılıklarda düşük bir ayarlama yaptı ve fakat yetersiz kaldı.
2) Devlet güven vermedi... Bağımsız kurumlar, MB, TÜİK ve diğerlerinin kararları ve tutumları tarafsızlıklarına gölge düşürdü. Güven ortamı azaldığı için TL'ye güven de azaldı.
Başta TÜİK, herkesin anlayacağı ve yabancı kurumların tepki vereceği şekilde, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla verilerini yanlı olarak revize etti. Kriz yılı olan 2009 yılını baz yılı olarak aldı. Oysa ki örnek aldığı Eurostat baz yılını 2010 yılı olarak alıyor.
2009 yılında GSYH yüzde 4.8 oranında daralmıştı. 2010 yılında da yüzde 9.2 büyümüştü. Bir sayıyı 95.2'ye bölerseniz daha büyük, 109.2'ye bölerseniz daha küçük bir sonuç sayı ortaya çıkar.
3) AB Türkiye için bir istikrar çıpası oluşturuyordu... Kimin haklı, kimin haksız olduğu tartışılabilir. Ancak kesin olan Avrupa Parlamentosu kararının ekonomide istikrar imajını olumsuz etkilediğidir. Bu durum yabancı sermaye hareketlerini ve dış ekonomik ilişkilerimizi de olumsuz etkiliyor. Dolara olan talebi artırıyor.
4) Nihayet, TL'yi en fazla vuran siyasi istikrarsızlıktır. Başta Başkanlık inadı gelmektedir.
Ekonomide şimdiki gibi kaos olmayıp da yalnızca durgunluk olursa, bunun çıkış yolları bellidir. Ne var ki sorunun temeli ekonomik değil siyasidir. Başkanlık diretmesi üreticiyi de tüketiciyi de tedirgin ediyor. Zira her toplum oturmuş rejimden farklı bir rejime geçerken, tedirginlik yaşar. Yatırım için sonucu bekler.