Ekonomide ne yaparsak yapalım, kurumsal altyapı bozulduğu için çıkış yolu yoktur. Kurumsal altyapıyı, demokrasi, hukuk, eğitim, devlet ve din oluşturur.
Benzetme yaparsak, eğer altındaki ocak yanmazsa, su ısınmaz. Suyu veya tencereyi değiştirmek fayda vermez. Ateşi yakmak gerekir. Ekonominin ateşi kurumsal yapılardır.
Hukuk, sosyal ve ekonomik yaşamın altyapısıdır. Hukukta bu altyapı sözleşme özgürlüğü, mülkiyet güvencesi, bağımsız yargı ve istikrarlı yasalarla sağlamlaşır. Avrupa insan hakları mahkemesi ve Anayasa mahkemesi kararları, anayasaya göre tartışılmaz, uygulanır. Her ikisi de uygulanmıyor. Hukukta belirsizlik var. Hukuk düzeni başkanlık sistemine uydurulmak isteniyor. Her gün yasalar değişiyor. Aynı kararnameyi değiştiren birden çok kararname çıkıyor. Bir kişiye mahsus, örneğin rektörlük atamasında, günlük kararnameler çıkıyor.
Çin'de demokrasi yok, mülkiyet haklarında kısmi sınırlama var ve fakat kanunlar her gün değişmiyor. Belirsizlik olmadığı için herkes bu yasalara göre pozisyon alıyor.
Türkiye Dünya Adalet Projesi'nde 2012 yılına kadar orta sıralarda idi, 2019 da 126 ülke içinde 109 sıraya, hükümeti denetleme ve kısıtlama statüsünde 126 ülke içinde sondan üçüncü, 122. sıraya düştü.
Bu şartlarda hukuk ateşi sönmüş demektir?