ABD'de ve Avrupa'da veya herhangi bir demokraside bir siyasi iktidarın veya bir grubun devleti ele geçirmesi ve devlet imkanlarını kendi siyasi misyonu için kullanması kimsenin aklına gelmez. Zira devlet, "toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel bir varlıktır."
Milletin oluşturduğu bu devlet, sosyal refah, iç düzen, savunma, sağlık faaliyetlerini düzenler. Toplumun huzur ve refahı için kural koyar, düzenler, yetkilendirir, yasaklar koyar. Devletin siyasi iktidara göre değişmeyen, kökleşmiş bir kurumsal yapısı vardır.
Temel soru ise nelerin devlet kontrolüne bırakılacağı ve nelerin, piyasaya bireye bırakılacağıdır. Bu sorunun cevabı ideolojik bakış açısına ve öngörülen iktisadi yaklaşıma göre değişir.
Millet demokratik seçimlerle, kendi adına ve geçici olarak yönetmek üzere devleti bir siyasi partiye veya partilere emanet eder.
Demokrasilerde devlet kurumsallaşmıştır. Başta Meclis ve Senato gibi kurumlar olmak üzere, denetim mekanizmaları gelişmiştir. Bu mekanizmalar hiçbir başkanın veya hiçbir hükümetin devleti keyfi veya ideolojik tasarruf yapmasına izin vermez.
Rejim değiştirmek, dikta kurmak ve devlet imkanlarını sonuna kadar kullanmak isteyenler ancak Türkiye'de FETÖ örneğinde olduğu gibi her türlü hile ve hurda ile devleti ele geçirmeye çalışır. Yani devlet imkânlarını haksız tasarruf edenler veya ele geçirmeye çalışanlar, bir anlamda milletin emanet ettiği mala hıyanet etmiş olurlar.