Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Temmuz ayında 12 bankanın döviz cinsi kredi notlarının "BB-"den "B+"ya düşürmüştü. Eylül ayında da 20 Türk bankasının ve bunların iştiraklerinin görünümünü Durağan'dan Negatif'e çevirdi.
Pandemi nedeni ile, özel sektör kredileri ve ferdi krediler, bütün dünyada sorun yaşıyor. Dünya bu sorunu özel sektöre, bankalara ve halka destek vererek çözmeye çalışıyor. Biz ise bankaları kullanarak çözmeye çalışıyoruz.
Bizde BDDK önce Bankaların Aktif rasyosunu yüzde 100'e çıkararak bankaları kredi vermeye zorladı. Hükümetin amacı kredi genişlemesi ile ekonomi de canlanma yaratmaktı. Ancak özel bankalar bu nedenle daralmaya gitti. Mevdautlarını azaltarak, kredi risklerini düşürmeye çalıştılar. Kamu bankaları kredileri artırdı.
TOKİ'nin ve müteahhitlerin biriken konutları satılsın diye kuruluş amacı tarımı desteklemek olan Ziraat Bankası yüzde 6,5 faizle konut kredisi verdi. 4 kamu bankası da, enflasyonun altında konut kredisi verdi. Konut fiyatları bir gecede yüzde 20 ile yüzde 30 arasında arttı. Piyasada fiyat dengesi bozuldu. Ayrıca bu krediler üretim artışı yaratmayan ölü yatırımlara gitti. Bunun için üçüncü çeyrekte GSYH büyüdü. Ancak arkası gelmeyecektir. Çünkü talep artışı için önce gelir artışı gerekir. Krediler yoluyla suni talep artışı yaratmak geçicidir. Kaldı ki, zaten dördüncü çeyrekte talep te geriledi. Büyüme de durdu.
Dahası kamu bankaları da piyasa içinde ve piyasa kurallarına göre çalışmak zorundadır. Eğer siyasi iktidarın politika aracı olursa, rekabet piyasası aksamış olur.
Kamu bankalarının zararı, vergilerle topluma sosyalize ediliyor. Vergi gelirlerinin bir kısmı ile dört kamu bankasının zararını kapatan devlet, kamu hizmetlerine daha az kaynak ayırmak zorunda kalıyor. Pandemi de sağlık hizmetlerinin aksaması ve ilaç sorunu bu durumun açık göstergesidir.