İnsanlığın insan haklarında özgürlük mücadelesi, 10 Aralık 1948'de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile daha çok anlam kazanmıştır. Bu bildirgenin birinci maddesi, "Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır. Birbirine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar." şeklindedir.
Ne var ki aradan 70 yıl geçmesine rağmen, insanlık özgürlük bildirgesindeki hedefine ulaşmadı. Hatta
son yıllarda ve özellikle Trump'tan sonra ve ayrıca Putin'in de 20 yıllık iktidar dönemine bakılınca, dünyada ekonomik konjonktür dediğimiz, zamanlı iniş-çıkışlar acaba demokraside de mi yaşanıyor şüphesi oluştu.
Freedom House (Dünya Özgürlükler Evi) raporlarında, 1987 yılında dünyada insan hakları ve demokratik özgürlükler açısından ankete giren ülkelerin yüzde 34.5'i özgür iken bu oran 2007 yılında yüzde 46.6'ya yükseliyor. 2007 yılı sonrasında bu eğilim terse dönüyor ve 2017 yılında yüzde 45,1'e geriliyor.
Bu sonuç siyasete profesyonellerin hâkim olmasının bir sonucu da olabilir mi? İşi ve mesleği ve eğitimi olanlar siyasette geçici oluyor. Olmayanlar ise siyasete asılıyor. Dahası iktidarda kalmak için her türlü popülizmi kullanabiliyorlar. Eğitimsiz olanlarda bu sorun daha da tırmanıyor. Söz gelimi geçmiş diktatörlerin çoğu eğitimsizdir veya eğitimlerini yarım bırakmışlardır.
Artur Conte, Diktatörler Yüzyılı kitabında diktatörleri incelerken diyor ki; ''Diktatörlerin genel özelliğine bakılınca, eski ve zengin aileden gelmiş hiçbir diktatör yoktur. Çocukluğunda travma geçirenler, psikolojik sorunu olanlar Tiranlığa kadar ulaşınca birikmiş komplekslerini insanlıktan çıkarıyorlar. ''