Küreselleşme, gelişmekte olan ülkelerde kalkınma hedefini unutturdu, büyüme hedefini ön plana çıkardı. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülke seviyesine çıkması ve toplum refahı için büyüme yanında demokratik, hukuki ve sosyal gelişmeler de önemlidir. Bunun için gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hedefleri olmalıdır.
Kalkınma gelişmekte olan ülkelerde, insan refahı için öncelikli bir hedeftir. Ekonomik kalkınma (iktisadi gelişme); Gayrisafi Yurtiçi Hasıladaki büyüme ile büyüme yanında sosyal, kültürel değerlerin ve yaşam kalitesinin artmasıdır. Kalkınma; Gayrisafi Yurtiçi Hasılada (GSYH) büyümeden daha geniş bir tariftir. Büyümeyi de içine alır.
Kalkınma, halkın değer yargıları, dünya görüşü ile tüketim ve davranış kalıplarındaki değişmeleri içerecek biçimde toplumsal ve kurumsal yapıda dönüşüme yol açan bir iyileşmedir.
Söz gelimi, bir toplumun eğitim düzeyi ve eğitim kalitesi, kişi başına düşen doktor sayısı, çocuk ölüm oranı, kişi başına düşen gazete okuma oranı, öğretmen sayısı gibi sosyal ölçütlerle, çevre şartlarının iyileşmesi de kalkınmanın birer göstergesidir. Ayrıca teknolojik gelişme de kalkınmanın bir unsurudur.
GSYH'da büyüme, ulusal gelir düzeyindeki ve fert başına düşen ulusal gelirdeki artışı işaret eder. Fiilen, büyüme GSYH'deki belli bir dönem itibariyle meydana gelen reel; yani enflasyondan arındırılmış değişmedir. Fert başına GSYH'nin de artması için, nüfus artış hızının büyüme oranının altında olması gerekir.
Otokratik ve despot yönetimler; GSYH'da büyüme için kısa dönemde bir sorun olmayabilir ve hatta büyümeyi hızlandırabilir; fakat bu büyüme sürdürülemez ve daha önemlisi hiçbir zaman kalkınma sağlanamaz. Zira despotik yönetimlerde, ülkeyi yöneten tek kişi vardır. Bu despot ister seçimle gelsin, ister darbe ile gelsin ya da emir veya kral olsun, başta kalabilmek için devlet imkanlarını kullandırmak ve dağıtmak, popülizm yapmak zorundadır. Bu durumda kalkınmanın temel ögesi olan kaynaklar etkin bir şeklide dağıtılamaz.