Ekonomi kritik bir eşiktedir. Bu eşikte doğru müdahale istikrar için belirleyici olacaktır.
Eşiği kritik yapan, başta cari açıktır. Cari açık birkaç yıl öncesine kadar, sıcak para girişi, yabancı yatırım sermayesi girişi ve sorunsuz dış borçlanma nedeniyle, döviz ihtiyacı yaratmıyordu. Geldiği noktada dış fonlar azaldı, cari açığın finansman sorunu ortaya çıktı.
Dış borçların çevrilmesi de zora girdi. Daha pahalı borçlanıyoruz. Türkiye'nin dış borçları riskli kabul ediliyor. Dün dış borç risk primini (CDS) gösteren diğer ülkelere göre çok yüksek, 302 seviyesinde idi.
TL'nin aşırı, yüzde 26 dolayında reel değer kaybetmesi ile dünya petrol fiyatlarının artması ithalat fiyatlarını artırdı. Üretimde ara malı fiyatları ve bağlı olarak da üretim maliyetleri arttı. Bu maliyet artışı TÜFE'ye yansıyor.
Eğer üretim ortalama yüzde 50 yerine, yüzde 10 ithal ara malı ve ham madde kullanmış olsaydı, maliyet artışı ve enflasyona etkisi ihmal edilebilir düzeyde kalırdı.
Sonuçta enflasyon artışı ile nominal kur ve faiz arasında karşılıklı etkileşim başladı. Maalesef tırmanmaya devam ediyor.