Dünya nüfusunun dörtte üçünü, gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler oluşturuyor. Küreselleşmenin başladığı 1980'li yıllardan önce, iktisat literatüründe gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları geniş şekilde yer alırdı.Küreselleşme ile birlikte ekonomilere finans tekeli hakim oldu. Bu tekel gelişmekte olan ülkeleri daha iyi sömürebilmek için ''yükselen ekonomiler'' gibi düzmece unvanlar yarattı. Banka iktisatçıları türettiler. Gerçekte iktisat, ekonominin tamamını birlikte analiz eden bir daldır. Tek başına banka iktisatçısı olamaz.Sonuç olarak dünya ekonomisi bugün tamamıyla reel olmayan fiktif ve psikolojik dengeler üstüne kurulmuştur. Dünya para sistemi yalnızca güvene dayanıyor. Bunun içindir ki bundan sonra artık dikiş tutmayacaktır. Dünya, reel ekonomiyi sisteme sokan yeni bir sisteme geçmelidir.Aslında 2007-2008 finansal krizinden sonra dolara olan güven de zayıfladı. Bunun için, başta Çin olmak üzere yüksek miktarda döviz rezervi olan ülkeler, rezervlerinin bir kısmını altına çeviriyorlar.Altına endeksli doların, altınla olan bağlantısını ABD bundan 45 yıl önce sonlandırdı.Temmuz 1944'te ABD'nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı'nda, tüm para birimleri dolara bağlandı ve dolar da, bir ons altın 35 dolar, olarak altına bağlandı. Bu sistem 1971 yılına kadar devam etti. Nihayet ABD dışındaki ülkelerde dolar miktarı arttığı ve doların değeri düştüğü için ABD, 1971 yılında doları altına endekslemekten vazgeçtiğini açıkladı.