Siyasi iktidar doğru yaptığını zannederek, birçok alanda vatandaşlık haklarımızı ihlal ediyor.
Söz gelimi, yap-işlet-devret modeli ile yatırım yaptırdığı firmalara, alım garantisi vererek bütçeden kaynak aktarıyor. Üçüncü havaalanı ve Osmangazi Köprüsü bu şekilde ihale edildi.
Gerçekte yap-işlet-devret modeli; piyasa kuralları içinde bir yatırımı, özel sektöre yaptırmak ve yine bu yatırımın özel sektör tarafından bir süre çalıştırılmasına izin vermektir. Bunun için ihale yapılır. Özel sektör süre verir... Yapılan yatırımı süresi bitince devlete bırakır.
Bu yatırımda fiyatı piyasa belirler. Diyelim ki Osmangazi Köprüsü çok pahalı geldi, talep olmaz. Bu defa işletmeci firma fiyatı düşürür. Her durumda firmanın baştan fizibilite yapmış olması gerekir. Kârı da kendine ait olduğu gibi zararı da kendine ait olmalıdır.
Siyasi iktidar bu yatırımlara talep garantisi veriyor. Eğer müşteri eksik çıkarsa aradaki farkı bütçeden ödüyor.
Vergi mükellefi bir vatandaş olarak neden ben, verdiğim vergilerle, İzmir'e daha rahat gidecek birinin veya daha çok para ve zaman kazanacak kamyonun masrafına katılayım?
Öte yandan hükümet, bu yatırımlarda dış borç garantisi de veriyor. Yani bu yatırımları yapan müteahhit firmalar, eksik talep olursa parasını bütçeden aldıkları gibi ayrıca yatırım için kullandıkları dış kredileri ödeyemez duruma düşerlerse, dış krediyi de bütçeden devlet ödüyor. Yani ben vatandaş olarak müteahhidin dış borç maliyetine katlanıyorum.
Bu anlayış "Yatırımların kârı müteahhidin, zararı vatandaşın" anlayışıdır. Siyasi iktidarın anlayamadığı bir gerçek; "eğer bir toplumda zararlar sosyalize ediliyorsa, o toplumda vatandaşların kârın da sosyalize edilmesini isteme haklarının olacağı" gerçeğidir.