Yıllar önce askerliğini yapan üniversite mezunlarına, yani yedek
subaylara da emir eri verilirdi. 1940’lı yıllarda İstanbul’da
askerliğine başladığında, komutanımızın önüne, emir eri seçmesi
için bir künye defteri koyarlar. Sırayla isimlere bakarken bir isim
komutanın dikkatini çeker. Mardin’in Midyat kazasından Abbas oğlu
Abbas. Talim bitiminde askeri odasına çağırtır. Civan gibi bir
delikanlıdır karşısındaki. Selam çakıp; “Abbas oğlu Abbas, emret
komutanım!” der. Komutan sorar;
“Sen benim emir erim olur musun?” Abbas tereddütsüz;
“Siz bilirsiniz komutanım!” der. Komutan da;
“Yarın eşyalarını topla ve evimin altındaki boş yere taşın”
diye emreder.
Bu Abbas bir harikadır. Her sabah erkenden kalkmakta, kahvaltı
hazırlamakta, komutanın kıyafetlerinin ütülenmesi ve evin temizliği
gibi tüm ihtiyaçları; ondan bir istek gelmeden kendisi düşünüp
yerine getirmektedir... Üstüne üstlük akşam olunca rakı sofrası
kurup, onun sevdiği yemek ve mezeleri hazırlamaktadır.
Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten çok
etkilenmiştir komutanımız. Bir zaman sonra aralarında güçlü bir
dostluk bağı oluşur. Artık onu karşısına alıp dertleşmekte ve onun
da kendini anlatmasını keyifle dinlemektedir. İşte böyle bir keyif
akşamında, komutan Abbas’a sorar;
“Sen Beşiktaş’ı bilir misin Abbas?”
Abbas;
“Bilirim komutanım, ben orda acemi birliğindeydim.” Komutan
şakadan;
“Orda benim bir sevgilim var, sen onu kaçırıp bana getirir misin?”
Abbas anında;
“Emriniz olur komutanım!” diye y...