Baktığını gören bir kör, işittiğini duyan bir sağır ve kendini çok iyi ifade edebilen bir dilsiz; başardıklarıyla milyonlarca insan için esin kaynağı olan Helen Keller. İşte onun yaşam öyküsü...
1880 yılının 27 Haziran’ında, ABD’nin Alabama eyaletinin küçük bir kasabasında, Tuscumbia’da sağlıklı bir bebek olarak dünyaya gelir. Ancak henüz iki yaşını doldurmadan geçirdiği yüksek ateşli bir hastalık nedeniyle görme, işitme ve konuşma yeteneklerini kaybeder. Ailesi, birdenbire huysuz bir çocuğa dönüşen, sık sık sinir krizleri geçiren Helen’in durumunu fark ettiğinde, onu sağır ve dilsiz çocuklar için öğretmenler yetiştiren bir okul açmış olan, telefonun mucidi Dr. A. Graham Bell’e götürürler. Bell, onlara kendi okulundan mezun olmuş bir özel öğretmen tutmalarını tavsiye eder. Onlar da okuldan yeni mezun olan yirmi yaşındaki öğretmen Anne Mansfield Sullivan ile anlaşırlar. Aslında Anne’nin kendisi de çok az görme yeteneğine sahip bir engellidir. Böylece yedi yaşındayken Helen’in yaşamına giren Anne, sabrı ve sevgisiyle bu küçücük çocuğa yıllarca karanlıktan aydınlığa giden yolda rehberlik yapar.
HER ŞEY SU İLE BAŞLADI
Anne, öncelikle işaret dilini ve Braille alfabesini öğretir Helen’e. Nesneleri öğretmek için Helen’in eline adlarını yazıp, nesnelere dokunmasını ve böylece onların ne olduğunu algılamasını sağlar. İlk öğrettiği sözcük “su” olur. Tulumbadan su çeker, Helen’in elini suya tutarak hemen ardından eline “su” yazar.
Anne Helen’e sadece bunları öğretmekle kalmaz, onun normal bir eğitim almasını da sağlar. On yaşına geldiğinde, artık işaretlerle derdini anlatabi...