Bugün sözleri, ezgileri sizi alıp götüren şarkıların bestecisi
İhsan Raif hanımın öyküsünü anlatacağım...
İhsan; 1877 yılında Nazır Köse Mehmed Raif Paşa’nın kızı olarak
doğmuşsun. O günlerde Şişli’de “Taş Konak” diye bilinen konakta
yaşamaktaymışsınız. Konağınız şiirin, musikinin, sanatın,
edebiyatın mekânıymış... Sen de bu ortam ve ailen sayesinde iyi bir
eğitim almışsın.
Bir gün ablan Belkıs ile konaktaki odanızda oynarken, odanızın
kapısı birdenbire açılmış ve o güne kadar hiç görmediğiniz bir adam
girmiş içeriye. Niyeti seni kaçırmakmış! Ama sizin çığlıklarınızla
korkmuş ve koşar adım kaçarak gözden kaybolmuş.
Sonradan bu davetsiz misafirin Mehmet Ali adında bir adam olduğunu
ve evdeki hizmetkârların yardımıyla seni kaçırmaya kalkıştığını
öğrenmişsiniz. Baban bu hadiseyi kafasında büyütmüş de büyütmüş;
ona göre bu bir namus meselesiymiş ve mutlaka temizlenmeliymiş.
Nihayetinde, senin ve diğer aile fertlerinin ağlamalarına,
yalvarmalarına aldırmayıp daha 13 yaşında seni bu adamla evlendirip
İzmir’e göndermiş. Sen ailenden, sevdiklerinden, çocukluk
masumiyetinden ayrılmanın hüznünü ve hayal kırıklığını yaşarken,
bir de hiç sevmediğin bir adamın karısı olmuşsun böylece. İşte bu
ruh hali içindeyken, kendini bekleyen karanlık geleceğe dair kâğıda
haykırdığın o şiirini yazmışsın; “Kimseye etmem şikâyet ...”
Sonradan Kemancı Serkisyan’ın bestesine güfte olmuş bu
şiir...
Her şeye rağmen, bir dişi kuş içgüdüsüyle yuvanı sahiplenmişsin.
Ancak kocan çapkın yaramaz bir adammış, içkiye ve gece hayatına
düşkünmüş, bazen günlerce eve uğramazmış. Nihayet 14 yıl sonra,
seni hayattan...