John William Waterhouse, Echo and Narcissus
“Narcissus ve Echo” adlı efsaneyi haftaya anlatacağım. İlk Melih Cevdet ANDAY anlatsın…
Nergis dünyaya geldiğinde, su perisi olan anası ona baktı da uzun uzun…
“Ya bu dünya güzeli çocuk göze gelirse”, diye meraklandı,
Dar attı kendini falcının yanına, “Oğlumun ömrü uzun mu falcı baba?”
Falcı mavi saçlı periye dedi ki; “Evet, ama hiç görmezse kendini…”
Delikanlı Nergis on altısında, sevgilisiydi herkesin.
Ama hiçbiri bu talihsizlerin sokulamamıştı yanına,
Çünkü döndüğünü bilmiyordu dünya, büyümez gibi büyüyordu bervak otu,
Kunduz bilmeden acıkıyordu, görmeden bakıyordu geyik…
Güzelliğini bilmeyen güzellik, ıssızdı görkemi içinde, nergis büyüsü içinde donuk donuktu…
Hani öğle saati amfitrit sallanarak derin sularda uyur ya, ağır, kibirli, alıngan,
Hani kayalık dağın doruğundan göz açıp kapayıncaya kadar, yürek oynatırcasına iniverir ya
Uçurum telaşsız ve yaban,
Hani kaldırır başını orman, dinler gülümseme nedir bilmeyen yavru şahin,
Hani papağanları ürkütür, tavşanları kovalar yavru kaplan...
Bir gün kurduğu ağlara doğru sürerken ürkek geyikleri,
Söze ilk başlamayı bilmeyen Yankı onu görüp vuruluverdi…