Birkaç gün önce 90. yaş gününü kutlayan büyük sanatçı, gururumuz
Yıldız Kenter hanımefendiye ithaf olunur...
Yirmi sekiz yaşlarındaki Yıldız, otuz yaşlarındaki Şükran’ı ilk
olarak 1956 yılında Ankara’da Küçük Sahne’de, Şükran’ın rol aldığı
‘Dünkü Çocuk’ oyununu izlerken tanır. Nereden bilsin ki
oyunculuğundan etkilendiği bu adam, sekiz yıl sonra eşi
olacak...
Sonra Ankara Devlet Tiyatrosu’nda bir araya gelir ve birkaç oyunda
birlikte sahne alırlar. İlk dostluklar biraz çekişmeyle başlar ya,
onların da aralarında tatlı tartışmalar yaşanır. Bu yıllarda
Yıldız, Nihat Akçan ile yaptığı ve yedi yıl süren evliliğini
bitirmektedir. Bu evlilikten Leyla adında bir kızı olmuştur. Bir
gün Muhsin Ertuğrul, Yıldız’a iki oyun önerir, Cadı Kazanı ve Öfke.
Öfke’yi kabul eden Yıldız, Şükran’la yeniden aynı sahneyi
paylaşacaktır. Ondan sonra da dost olurlar.
“Aşk değildi ilk hissettiğim” diyor Yıldız Kenter; “Düzensiz,
kaypak bir yaşamdan sonra güveni, huzuru, hoşgörüyü, anlayışı,
saygıyı arayan iki insandık. Bizi bunlar yakınlaştırdı. Aşk,
sonradan geldi.” Ama Şükran hemen ilk günlerde âşık olmuştur
Yıldız’a... İkisi de zorlu hayatlardan süzülüp gelmişler. Aşkı,
ihaneti, ayrılığı tatmış, yenmiş, yenilmişler. Demini almış iki
insanın birbirinde anlayışı, huzuru, saygıyı bulması... İlişkiyi
ağırdan alması, aşka vakit tanıması...
Sonunda aşklarını itiraf ederler ve evlenmek isterler. Ancak her
ikisinin aileleri de karşıdır bu evliliğe. Yıldızın annesi Olga
kızının parasız, pulsuz, çulsuz adamla evlenmesini istemez.
Şükran’ın ailesi de evlenip boşanmış bir kadına çok sıcak
bakmamaktadır.
Ancak onlar kar...