Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘yürüyüşü’ CHP’nin siyaset kültür ve geleneği açısından küçük bir devrim oldu. Bunun bir zihniyet ve sonrasında anlayış değişikliği getirip getirmeyeceğini göreceğiz. Ama Kılıçdaroğlu için bu sadece Türkiye’deki uygulamalara karşı sembolik bir direniş değil, laik cemaatçi siyasetin ötesine geçen bir adım da oldu. CHP lideri ilk kez kendi geleneksel ve birçok açıdan tutucu parti tabanının zihinsel sınırlarını aşarak, Türkiye genelinde karşılık bulabilecek, dolayısıyla kendisini ‘farklı’ bir siyasetçi haline getirebilecek bir eyleme imza atmış oldu. *** Maltepe konuşmasında Mavi Marmara’ya selam göndermesi, Cumhurbaşkanı’nın yuhalanmasını tereddütsüz şekilde engellemesi kayda geçmesi gereken mesajlardı. Eylemin özgün yanı bir partinin damgasına mahkum edilmemesiydi. Aksi halde Kılıçdaroğlu herkesin gördüğüne işaret etmekten başka bir şey yapmadı. ‘FETÖ ile mücadele dalgalarının’ irrasyonel bir boyuta geldiği, tepede yer alan kişilerin bir tekinin bile yakalanamadığı, buna karşılık binlerce kamu görevlisinin işten atıldığı, gözaltına alınıp tutuklandığı, bütün bunların iddianameye gerek bile duyulmadan yapıldığı bir ‘operasyonun’ adalet kavramına uygun olduğunu öne sürmek mümkün değil. Nitekim bu durum bizzat AK Partililerin yönetimle ilgili en belirgin rahatsızlığını oluşturuyor. Ayrıca fazla delile de gerek yoktu.