Liderler bulundukları ortama uyum sağlarken koşulları değiştiren kişilerdir. Nitekim dizginlere hakim bir liderin kendisi için uygun koşulları üretmesi beklenir. Ne var ki hayat bazen böyle akmaz… Ya reel koşullar liderin tahayyülüne uymaz, ya da diğer aktörlerin ve toplumun tepkisi koşulların niteliğini değiştirir. Öyle ki bir noktada lider kendisini, yarattığını düşündüğü koşullarla uyumsuzluk içinde bulabilir.
2014 ortalarına gelindiğinde Erdoğan da böyle bir durumla karşılaştı. Partiyi istediği doğrultuda tutmaya yönelik Davutoğlu adımı, koşulların kendi tahayyülünü aşması nedeniyle (kendi açısından) yürümeyen bir projeye dönüşmüştü. O noktada partinin önünde iki yol vardı: Ya koşulların ciddiyeti ve tarihsel anlamı önemsenip, liderin ‘parti üstü’ bir konuma gelmesi teşvik edilecek, ya da koşulları yeniden eski haline getirecek bir değişimle liderin mikro siyasetin direksiyonuna oturması kabullenilecekti. Sonuçta ikinci yol seçildi…
***