Seçim bir dönemin bitmekte olduğunu fark ettiğimiz bir tarihsel dönemece denk geliyor ve yeniyi üretmek açısından asıl sorumluluk bu iddiayı taşıyan, bunu bir hedef ve seçim vaadi haline dönüştüren iktidara düşüyor. Öte yandan siyaset AKP’nin rahat koşullarda iktidar olmasına izin vermeyebilir. Siyasi sistemin ve vatandaşlık bağının yeniden tanımlanacağı, tutarlı, işlevsel ve meşru zeminde yeniden üretilmek zorunda olacağı bir dönemin eşiğindeyiz. Bir yandan bunu tek başına yapmanın sakıncaları var, diğer yandan öteki partilerin söz konusu dönüşüme çeşitli nedenlerle direnmeleri mümkün. İktidar hem yeni anayasayı yapmak ve sistemin dönüşümünü gerçekleştirmek, hem de muhtemel çalkantılara ve risklere karşı dayanıklı olmak zorunda. Söz konusu çoklu hedef AKP’nin kendine özgü bir aday ‘aritmetiği’ aradığını ima ediyor...
Birincisi ortaya çıkan liste büyük ölçüde teşkilatın damgasını
taşımakta. Siyaseten güçlü ve toplumsal bağı kuvvetli olan AKP
teşkilatının iç dengeleri listeye yansırken, merkezin isim bazında
az ama sıralama açısından epeyce etkin olduğu söylenebilir. Bunun
ötesinde tabii ki merkezin kendi tercihlerinin listede yer
bulmasını sağlayacak imkanların da baştan yaratıldığını
varsayabiliriz.
İkinci olarak üç dönem kuralının dışarda bıraktığı isimler bir
yana, AKP’nin bir önceki dönemin parlamento grubunu büyük ölçüde
yeni döneme taşıdığını görüyoruz. Bunun ana nedeninin hükümet
olmayı her halükarda garantileyecek bir grubun oluşmasını sağlamak,
sırtını ona dayayabilmek olduğu öne sürülebilir. Özellikle HDP’nin
barajı geçmesi halinde AKP’nin fire vermeyecek bir kadro ile
mecliste bulunmasının önemi açık.