Gelinen noktada siyasi sistem içinde hem olumlu hem olumsuz algılanma açısından, AKP kendi özgül ağırlığından daha fazla anlam ifade etmeye başladı. Bunun bir nedeni AKP’nin siyasetinin ‘cemaatleştirici’ işlevinin yanında alan açıcı ve normalleştirici bir etkisinin de olması. Buna karşılık muhalefet partilerinin ise kaba kimliksel kalıpları aşamaması… Böylece ortaya çıkan ayrışma toplumun kabaca yüzde yetmişinin ‘çekirdek oylar’ şeklinde militan bir davranış kalıbı sergilemesine neden oluyor. Ama geriye kalanların çoğunluğu farklı bir yol izliyor. Bu geniş grup esas olarak AKP’ye bakıp onunla ilgili bir kanaat geliştiriyor ve öncelikle ona oy verip vermeyeceğine karar veriyor.
Diğer taraftan ortaya nasıl bir iktidar çıkacağı konusunda en etkili olan grup da bu ve söz konusu göreceli ağırlık AKP’nin ‘kendisini aşan’ bir öneme ve işleve sahip olmasına yol açıyor. Nitekim her seçim öncesinde gündem AKP’nin neyi ne kadar doğru veya yanlış yapma eğilimi gösterdiği üzerinde yoğunlaşıyor. Muhalefet partilerinin kendilerinden hareketle ürettikleri bir kampanya görmüyoruz. Hepsi AKP’nin yanlışları sayesinde oy almanın peşinde. Bu ortamda haziran seçimlerinin de gösterdiği üzere, AKP’nin diğer partilerin yanlışlarını vurgulaması ters tepiyor ve oy kaybettiriyor. Nedeni basit… Sonuç üzerinde belirleyici olan toplum kesimi diğer partilerin yanlışlarıyla ilgili değil. Nitekim doğrularıyla da çok ilgili değil. Onlar asıl AKP’nin geleceğe yönelik doğrularının yönü ve boyutunu anlamaya çalışıyor ve kararlarını öyle oluşturuyorlar.