Haziran seçiminde AKP’nin bir önceki genel seçime kıyasla yaşadığı 9 puanlık kaybın dağılımı kabaca belli. Bunun beş puanı HDP’ye giden Kürtler, bir puanı MHP’ye giden Orta Anadolu seçmeni, kalan üçü ise sandığa gitmeyenler. Burada uzun vadede kritik unsur sonuncusu... Çünkü sandığa gitmeyenler partilerin aldıkları oy oranında dağıtılmış oluyor. Dolayısıyla eğer AKP bu nedenle yüzde 3 az oy almışsa, bu kabaca yüzde 7’lik bir AKP seçmeninin sandığa gitmediğine işaret eder. Eğer parti bu eğilimi anlamakta zorlanırsa bir süre sonra kendi çekirdek oylarının emanet oylara dönüştüğünü görmek zorunda kalabilir.
Her partinin az çok heterojen olduğu açık olsa da, bugün
muhalefet partileri epeyce tekçi bir yapı arz ediyor. Kimlikle
ideolojinin iç içe geçtiği bu aidiyette ortak psikoloji üzerinden
yüzeysel bir insicam sağlanabiliyor. Oysa AKP’nin böyle bir lüksü
yok. Çünkü zaman içinde birbiriyle sosyokültürel açıdan yan yana
gelmesi zor unsurlar bu partiye epeyce farklı saiklerle oy verir
hale geldiler. Eğer bunlardan bazılarını muhatap almakla yetinen
bir strateji izlerseniz, diğer gruplardan bazılarını kaybetme
tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Gelinen noktada AKP seçmeninin altı alt gruptan oluştuğunu söylemek
mümkün… Birinci kesim kent çeperlerinde yerleşmiş, genelde az
eğitimli, orta alt gelirli, Sünni ve milliyetçi erkeklerden
oluşuyor ve bunlar kategorik olarak Erdoğan’a oy veriyorlar. İkinci
kesim orta boy kentlerin yeni orta sınıf burjuvazisi. Parti
teşkilatıyla yakın bağları olan bu insanlar aile olarak bizzat
partinin kendisini destekliyor. Söz konusu iki grubun kabaca eşit
büyüklükte olduğunu ve toplamda toplumun yüzde otuzunu
oluşturduğunu öne sürmek mümkün.