Başka ülkelerle ilgili kanaatlerimiz genelde ‘milli’ bir söylemin üzerine oturmaya devam ediyor. Buradaki millilik daha ziyade psikolojik… Yani kendimizi millileştirmeye yönelik bir bakışın uzantısı. Öyle ki başka ülkelerin bizim ‘milli’ çıkarlarımıza karşı olduğunu söyleyerek, sanki kendimize aslında hiçbir zaman samimiyetle ele almadığımız bir millilik atfediyoruz. Nitekim bugünlere damgasını vuran Almanya krizi de büyük ölçüde tek taraflı bir değerlendirmeye konu ediliyor. Gelinen noktanın kaçınılmaz olmadığını, oraya adım adım gelindiğini ve ilişkinin bu şekilde gelişmesinde bizim de payımız olduğu gerçeğini görmek istemiyoruz. *** Son bir yıldır Batılılara karşı dilimiz hoyratça, suçlayıcı ve dışlayıcı. Ülkede oluşturduğumuz düzen ise AB kriterlerinden her geçen gün uzaklaşmakla kalmıyor, bu uzaklaşmayı isteyerek gerçekleştirdiğimiz intibaını uyandırıyor. Buna seçim dönemi toplantı yapma zorlaması gibi olayları ve nihayet giderek derinleşen açık iletişimsizlik halini ekleyin. Muhtemeldir ki bugün yaşanan meselenin kökünde bütün bunların yaşanmış olmasından ziyade, söz konusu yaşananların devam edeceği ve Türkiye’nin bu tutumu stratejik olarak sahiplendiği algısı yatıyor. Böyle bakıldığında hükümetin Alman firmalarını soruşturup soruşturmadığının fazla önemi yok.