İstanbul Film Festivali’nde bu yıl bir ilk yaşanıyor. ‘Bakur’ (Kuzey) adlı belgeselin gösterim iznine sahip olmadığı için festivalden çıkarılmasını protesto eden 22 yapımcı kendi filmlerini çektiler. Bu arada jüri üyeleri de görevlerinden istifa etti. Olay imza kampanyalarıyla destekleniyor ve sanatın sansüre uğratılamayacağı vurgulanıyor… Peki gerçek hikâye ne?
Arka planda Kültür Bakanlığı’nın bir tasarrufu var. Festivaller
için yerli filmlerde gösterim belgesi alma şartı aranıyor ve bu
belgeyi de Kültür Bakanlığı veriyor. İlgili genelgenin tarihi 9
Ocak 2014… Ancak Bakanlık yapımcıları çoğu tek seferlik olan
gösterimler için bürokratik mekanizmaya muhatap kılmamak amacıyla
bir süredir müsamahalı davranmakta. Yani gösterim izni olmayan
yerli belgesellerin de festivallerde gösterilmesine ses
çıkarmamakta. Ancak bu zorunlu koşulun ortadan kalktığı anlamına
gelmiyor…
Yaşanan ‘skandala’ vesile olan Bakur adlı film Türkiye
topraklarındaki PKK kamplarında ve Kandil’de çekilmiş. Tanıtımında
oradaki gündelik hayatı yansıtma amacını güttüğü söyleniyor. Film
ekibinin epeyce uzun süre, muhtemelen aylarca dağda kaldıkları
anlaşılıyor. Çözüm sürecinde olduğumuz ve Kürt meselesi bağlamında
ifade özgürlüğünün de genişlemesi gerektiği düşünüldüğünde böyle
bir filmin festival kapsamında gösterilmesi yadırgatıcı değil.
Nitekim festival organizatörü olan İKSV de filmi kabul etmiş. Ne
var ki geçen hafta içindeki basın gösteriminden sonra Bakanlık bu
filmle ilgili gösterim izin belgesi olmadığını hatırlatma ihtiyacı
hissetmiş ve birçok girişime rağmen sorun çözülmeyince İKSV de
filmi festival kapsamından çıkarmış. Bir taraftan bakıldığında
hükümetin engellemesinden, diğer taraftan bakıldığında İKSV’nin
filme sahip çıkmamasından ya da böylesine siyasi anlamı olan bir
film için gösterim izni almayı önemsemeyen yapımcının davranışından
söz edilebilir.