Uzun süreli ve acılara mal olmuş bir çatışmanın içinden geliyorsanız, dünyadaki diğer çatışmalara da kendi somut yaşadıklarınızdan hareketle bakmaya başlıyorsunuz. Kendi sorununuzu zihninizde bir referans haline getirip, farklı ülkelerdeki olayları ona benzetmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’de de Kürt meselesini bir mihenk taşı kılarak oradan dünyaya bakma eğilimi ve bu tutumun karşılığı olarak, dünyadaki örneklerden Kürt meselesini çözme yönünde yararlanma isteği özellikle Kürt siyaseti yanlısı kesimlerde epeyce fazla. Ne var ki işin içine girdiğinizde diğer hiçbir çatışmanın Kürt meselesine benzemediğini, hatta bazı genellemeler dışında her türlü benzetme çabasının abes kaçtığını da teslim etmek zorunda kalıyorsunuz.
Sıkça vurgulanan örnek vakalardan biri Bask. Geçmişte bazı siyasetçiler tarafından da kulaktan dolma kanaatler üzerinden ve siyasi rant elde etmek üzere gündeme gelmişti. Geçenlerde yapılan bir seyahat tarafların tümü ile bir araya gelme ve her tarafı kendi yönetimi altındaki kentlerde görme imkanı verdi. Öncelikle bizdeki durum ile karşılaştırıldığında Bask’ın çok hayati bir farklılığı var: Ekonomik ve sosyal açıdan İspanya’nın en gelişmiş bölgesinden söz ediyoruz. Sıkıntılı olan tek konu Bask dilinin kullanılması ama orada da engelleyici olan merkezi hükümet değil, bu dilin modern Batı dünyasında bir karşılığının olmaması. Nitekim bugün Bask yönetimi dilin bilinmesini memuriyet için şart koşmak zorunda kalıyor ve bunun yol açtığı personel nitelik kaybı yeni fark ediliyor. Bölge merkezi hükümete askeri ve diğer merkezi hizmetler için epeyce cüzi bir ‘servis ücreti’ ödemek dışında tamamen özgür. Bütün vergilerini kendisi topluyor ve istediği gibi harcıyor…