Kasım seçimleri ile birlikte muhalefet hem kurumsal planda örgütsel açıdan, hem de aydın çevresinde psikolojik olarak dağılmış gözüküyor. AKP’nin ‘merkez’ parti olma istidadı göstermesiyle birleştiğinde, bu gelişme toplumun önümüzdeki dönemde iktidarla ‘yüz yüze’ kalacağının işareti. Diğer bir deyişle iktidarın gerçekleştirmek istediği reformlar ve değişimler açısından, muhalefet ile ilişkiler teknik açıdan gereksinildiği için önemli. Örneğin yeni anayasanın referanduma götürülebilmesi için asgari parlamenter sayısının tutturulması açısından…
Ama AKP’nin toplumsal tahayyüle hitap etmesi beklenen bir gelecek siyaseti oluşturma misyonu da var ve bu noktada parti ile toplum ‘aracısız’ olarak karşı karşıya…
Başkanlık tartışması bu çerçevenin içinde anlam kazanıyor ve ancak bu mantıkla ele alındığı takdirde gerçekleşme ihtimaline sahip. Haziran 2015 seçimi AKP seçmeninin en az dörtte birinin vasata ikna edilmesi güç bir kitle olduğunu hatırlattı. Bu yüksek standart duyarlılığının zaman içinde, eğitim, gelir ve kentleşmedeki gelişme ile birlikte artacağını tahmin etmek zor değil. Dolayısıyla AKP’lilerin önünde basit bir denklem var: Eğer başkanlık sistemine geçilmesini istiyorsanız, öncelikle söz konusu demokratik normlara sahip olan AKP seçmenini ikna etmeniz lazım.