Etyen Mahçupyan Akşam Gazetesi

Başkanlık ve meşruiyet

Geçenlerde Galip Ensarioğlu PKK/HDP’nin stratejisini değerlendirirken şöyle demişti: “Özerklik de olur, özyönetim de… Ama yönteminiz yanlış.” Bu basit cümle bize şunu...

10 Ocak 2016 | 1.410 okunma

Geçenlerde Galip Ensarioğlu PKK/HDP’nin stratejisini değerlendirirken şöyle demişti: “Özerklik de olur, özyönetim de… Ama yönteminiz yanlış.” Bu basit cümle bize şunu hatırlatıyor: Öneriler ne kadar doğru veya talepler ne kadar haklı olsa da, istediğiniz sonucu alabilmeniz onu ‘nasıl’ gerçekleştirmeye çalıştığınıza bağlı. Çünkü kullandığınız yöntem görüşünüzün ‘hayata geçmesinin’ ne denli meşru olup olmadığını söyler. Görüşünüz kendi başına son derece meşru olabilir ve nitekim onu ilelebet savunmaya devam da edebilirsiniz. Ancak ‘hayata geçmesi’ farklı bir adımdır ve sizi aşar. Farklı bir meşruiyet zeminine ihtiyaç gösterir. Bunun nedeni toplumda size katılmayan ama birlikte yaşamak zorunda olduğunuz, diğer bir deyişle ikna etmek durumunda kalacağınız kişi ve grupların varlığıdır. Onların sizinkine aksi olan görüş ve talepleri de en az sizinki kadar meşrudur. Dolayısıyla kendi içinde birçok meşru görüşün karşılıklı olarak ele alındığı bir ortamda, nihayette hangi fikrin galebe çalacağı da bir ‘toplumsal’ meşruiyet zemine oturmak durumundadır. Böylesi bir meşruiyeti elde edebilmek diğer fikirlere ‘nasıl’ yaklaştığınızla, kendi pozisyonunuzu ‘nasıl’ savunduğunuzla, kısacası ‘nasıl’ davrandığınızla, yani yönteminize içkin olan tarz ve zihniyetle ilişkilidir.

Bugün Kürtlerin haklı taleplerinin PKK yüzünden meşruiyet zaafına uğraması AKP için de uyarıcı olmalı. Yönetim sistemi tartışmasında yöntem demokratik norm ve teamüllerin dışına çıkarsa, bunun maliyeti içerikten fedakarlık olarak tecelli eder. Diğer bir deyişle sırf yanlış davrandığınız için doğru olan fikrinizin gerçekleşme ihtimalini de ortadan kaldırabilirsiniz. Doğru davranmak ise farklı düzlem ve zeminlerde meşruiyeti pekiştiren bir bakışa sahip olmanızı ve bunu operasyonel bir stratejiye dönüştürmenizi gerektirir.

Türkiye’nin yönetim yapısını özgürlükçü ve demokratik bir anayasa çerçevesinde dengeli ve işlevsel bir başkanlık sistemine oturtmak için karşımızda en az dört farklı düzlem bulunuyor. Birincisi parti içindeki ikna sürecidir. Erdoğan’ın karizması sayesinde tüm partinin başkanlık sistemini savunacağı beklentisine oturan bir bakış, olayın hazmedilmesini zorlaştıracağı gibi, başkanlık savunusunu bir kariyer ve oportünizm fırsatı haline getirebilir ve bu da parti içi ilişkilerin yozlaşması demektir. AKP’nin bu bağlamda açık ve samimi bir tartışmaya, ihtiyaç olan sahici koordinasyona fırsat yaratan bir ortama ihtiyacı var.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Şu malum ‘bilge kral’ meselesi 24 Haziran 2018 | 5.336 Okunma Yeni bir nefes için… 22 Haziran 2018 | 2.665 Okunma Halledilemeyen bir travma olarak... 21 Haziran 2018 | 1.456 Okunma Büyüme fetişi 19 Haziran 2018 | 1.287 Okunma Dönüşü gözükmeyen yolda… 17 Haziran 2018 | 6.192 Okunma