Başlık akla mizah yazısı getirebilir, ama öyle değil… Batılılar Erdoğan’dan gerçekten de memnun. Tabii ki bu cümleyi titiz davranıp ‘sorumlu mevkilerde bulunan tedirgin Batılılar’ diye düzeltmek gerek ve zaten meseleyi gerçek bağlamına oturtan önerme de bu.
Aslında etrafta görüp duyduğumuz Batılıların büyük çoğunluğu tam zıt telden çalıyor. Erdoğan’ı otoriterlikten diktatörlüğe uzanan bir çizgi üzerine yerleştirip Türkiye analizi yapıyorlar. Buna seçilmiş yanlışlar, yolsuzluk, kayırmacılık, hukuk ihlalleri gibi örnekler ekleniyor. Medya ise çoğu önyargılı ve saptırılmış haber ve yorumları gerçekleri bulandırmak, geneli kuşatan olumsuz kanaati beslemek için kullanıyor. Nihayet Erdoğan’ın sert beyanları veya gafları bu ‘yemeğin’ üzerine sos olarak dökülerek servis ediliyor ve ideolojik ‘çerez’ olarak da tüketiliyor.
***
Bu yaklaşım sadece medyaya has değil… Batı bürokrasisi ve siyaseti içindeki birçok kişi fazla düşünmeye ihtiyaç duymadan söz konusu anlatıyı benimseyip tekrarlıyor. Böylece ortaya kuşku duymayı gerektirmeyen bir ‘vaka’ çıkıyor: Erdoğan diye biri Kemalizm’in yanlışlarından da yararlanarak, dinci toplum ve rejim tasavvurunu gerçekleştirmek üzere siyaseti hegemonyası altına almış gözüküyor. Bu kişinin liderlik vasıflarına sahip olması, her seçimde yüzde elli civarında oy alması, bu süreçte gelişen orta sınıfın AK Parti’yi desteklemesi ise dinsel ve ticari çıkarların fırsatçılıkta buluşmaları olarak okunuyor. Böyle bakıldığında Erdoğan’a verilen destek demokrasi açısından ‘olumsuz’ bir unsur, çünkü giderek yozlaşan bir çoğunlukçuluğu demokrasi niyetine yaşatıyor. Erdoğan’ın liderlik yeteneği ise tehlikeli bir olgu, çünkü az bilgili ve fazla düşünmeyen bir kitleyi istediği yöne çekmesini sağlıyor…