Yaşanan garipliğin farkına varan hükümet tedbir aldı… İllerde kriz merkezleri kurularak tutuklamalarda yapılan haksızlıklar engellenecek, yapılmış haksızlıkların telafisi için de Kanun Hükmünde Kararname çıkartılacak. Ne var ki bunları açıklarken Başbakan şöyle demekteydi: “Eğer usulü, biçimi, her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız işi yapamazsınız. Bir tercih yapacaksınız. İş mi yapacağız, yoksa mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati ise… hata yapın ama hainlik yapmayın.”
***
Etrafta ‘hain’ aranırken kulağa makul gelebilecek bu sözler aslında sorunun temeli. İş yapmayı engelleyen bir mevzuatın varlığı, ya rasyonel sistemler kurma yeteneksizliğine işaret eder, ya da vesayet rejimine. Muhtemelen her ikisi de halen mevcut ve anlaşılan AK Parti’nin isteği, iradesi ve gücü bu durumu değiştirmeye yetmemiş. Öyle ki on dört yıllık iktidarın ardından Başbakan iş yapmak için mevzuatı bir kenara bırakmak gerekebileceğini ima edebiliyor.
Mesele şu ki bugün asıl sorun ‘hainlerden’ değil, kendi kariyerleri uğruna tepedekilerin hoşuna gidecek ‘hataları’ yapmaya hevesli olanlardan kaynaklanıyor. Gülenci olmayan insanları ihbar edenler ‘hain’ değil sıradan oportünistler ve ataerkil kültürel yapılarda bunlardan mebzul miktarda bulunabiliyor. Reisçi tayfa ise ‘hatayı’ sistemleştirme gayreti içinde, üniversiteler için tasfiye çetelesi tutuyor ve kişi adı vererek cadı avı teşvikçiliğine soyunuyor.