Cumhurbaşkanlığı sistemini bu haliyle üretenlerin basit bir varsayımı vardı. AK Parti ve MHP’nin oylarıyla en az yüzde 60 alınacak ve önerilen sistem sorgulanamayacak bir meşruiyete sahip olacaktı. Oyun daha az olacağı kanaati hasıl olsaydı, belki de taslağı hazırlayanlardan bazıları gerçekten demokratik bir başkanlık sistemi önermeyi savunacaklardı, ama bunun sınamasını yapabilecek durumda değiliz. Nihayette cumhurbaşkanlığı çevresindeki herkesin inanarak ya da inanmayarak en az yüzde 60’dan emin olduğunu beyan ettiği bir süreç yaşandı ve sonuç hayal kırıklığı oldu. Çünkü böylesine temel bir değişikliğin bu kadar az farkla geçmesi, en ufak bir sallantıda toplumsal eğilimin diğer yöne kayabileceğine işaret ediyor. Öte yandan bir kez kabul edildiğine göre cumhurbaşkanlığı sisteminin ‘hukuken meşru’ olduğu konusunda kuşku yok. Ne var ki mesele sistemi referandumda geçirmek değil, toplumu bu sistem altında yönetebilmek. Referandumda oy farkının az olması toplumsal kabullenmeyi psikolojik olarak zorlaştırıyor ve bu da yönetimin daha hassas bir çizgide gitmesini gerektiriyor. Diğer deyişle cumhurbaşkanlığı sisteminin ‘toplumsal meşruiyeti’ aslında zaman içinde yerleşmek durumunda ve bu da iktidarın başarılı olup olmamasına bağlı… *** Buradaki ‘başarı’ ise bir yandan ekonomi ve dış politika gibi daha ölçülebilir alanlarda vatandaşların çoğunluğu açısından yararlı ve doğru bir performans sergilemeyi, diğer yandan da özgürlük ve adalet gibi kamusal alana ait normatif standartların geliştirilmesini ima ediyor. AK Parti’nin geçiş dönemindeki performansı bugün bizzat AK Parti tabanında eleştiri altında.