Suriye’de savaş, terör, darbe arka planından beslenen ve yaklaşan referandumu hayat memat meselesi haline getiren bir ruh hali içindeyiz. Yaşananları ve yaşanacakları çok ciddiye alıyor, fazlasıyla önemli işler yaptığımızı sanıyoruz… Ancak ülkenin temel meselelerini çözme yönünde hiçbir adım atamıyoruz. Bu meselelerin bir bölümü hep birlikte, farklılıklarımızı kabullenerek ‘toplum’ olmamızı engelliyor. Kürtlerin ve Alevilerin talepleri hala karşılanmış değil. Bu talepler olmasaydı bile şu anki sistemin eşitlikçi ve özgürlükçü olmadığını, buradan ne adalet ne de kardeşlik çıkmayacağını biliyoruz ama zihnimizdeki engelleri bir türlü aşamıyoruz.
***
Çözemediğimiz meseleler bunlarla sınırlı değil. Kimliksel farklılıklardan bağımsız olarak gençlerimize bugünün yerleşik normları çerçevesinde kabul edilebilir bir öğrenim süreci de sunamıyoruz. Geleceği yaratma açısından siyasi tıkanıklıkların ötesinde, salt zihniyet düzleminde de arkaik bir ülke görünümü vermekteyiz. Uluslar arası sınavlarda gençlerimizin performansı ve Türkiye’nin sıralamalardaki yeri bu işi beceremediğimizin kanıtı. Mesele gençlerin eksik bilgilenmesi değil… Düşünmeyi bilmemesi. Bu konuda bilinçli az sayıda ebeveyn dışında, çocuklarımızın ne aile ne de eğitim sistemi içerisinde meraklarına alan açmıyor, hayata ve gerçekliğe özgürce bakmalarına izin vermiyoruz. Hatta muhtemelen bundan büyük ölçüde rahatsız bile oluyoruz…