AK Parti’nin hikayesini yazmak isteyenlerin cevaplaması gereken en temel soru muhtemelen şu olacak: Acaba kuruluş ilkeleri yönünde devam ettiği takdirde oyları yüzde altmışa doğru gideceği belli olan bir parti, niçin aksi tarafa meyletti ve de bunu yaparken iktidar olmasını zorlaştıracak bir siyasi sisteme geçmeyi tercih etti? Bugünden geriye bakıldığında irrasyonel gözüken bu hamle, yapıldığında da öyleydi ve o zaman benim gibi birçok insan tarafından dile getirildi. Parti ve onun tabanı açısından olumsuzluğu açık olan bu adımın basit bir nedeni vardı… Erdoğan her şeyi tek başına ve kendi bildiği gibi yönetmek istedi. Liderin sırf istediği için bunu becerebilmesinin nedeni muhafazakârların ataerkil kültürü ve siyasi hayatımızda her zaman yeri olan oportünist kuşatmaydı. AK Parti’nin ilkelerine sahip çıkmak isteyenler ise bu süreçte ya sessiz kaldılar ya da dışlandılar. *** Olay bir uçağın bizzat pilotu tarafından kaçırılmasına benzedi. Yanlış yöne gittiğinizi bilseniz bile durdurmaya kalkmak çok riskliydi, çünkü yönetim değişikliğini ima ediyor ve kavga vermeyi gerektiriyordu. Bunun partiye verebileceği zarar çok fazla olabileceği gibi, iktidarın kaybına da sebep olunabilirdi. Böylece herkes duruma razı oldu ve Erdoğan dizginleri denetimsiz bir model içinde ele alma şansı yakaladı. Bu noktada şunu sormak durumundayız: Bu kadar deneyimli bir siyasetçi olan Erdoğan nasıl böyle bir ‘hata’ yaparak partinin iktidar olanaklarını zora soktu? Muhtemelen cevap, Erdoğan’ın bunu bir hata olduğunu düşünmemesidir… Kendisini tek adam yapacak ve denetimsiz bir yürütmeye izin verecek olan sistemde de yüzde altmış alabileceğini düşündü. Taban üzerindeki gücüne güvendi.